Günde iki bölüm zamanlarıma geri döndüm :)
<>
"Kızım, bari sen gelseydin, çok güzel olacaktı."
"İnan anneciğim, hiç akraba çekecek halde değilim. Siz gidin rahatınıza bakın."
"Peki seninkiler 'nerde bu çocuklar' diye sorduklarında ne diyeceğiz Eslem?" diye anneme bakarak soran babama ben cevap verdim.
"İkisi de hasta dersiniz." dediğimde bana döndü. "Yatak döşek yatıyorlar deyin."
Babam dudaklarını birbirine bastırdı. "Ya demezler mi niye onları bırakıp buraya geldiniz diye?"
"O zaman suratınızı görmeye katlanamıyorlardı deyin baba. Bende bahane kalmadı." dedim bıkmışça ve kollarımı göğsümde bağladım.
"Sen de ne uyanıksın!" diyen Batı'ya göz devirdim. Ne ara geldiğini bile görmemiştim. "Hadi anne geç kalıyoruz."
"Tamam oğlum," deyip bana döndü. "Sen de kendine ve abine iyi bak olur mu?" dedi muzip bir sırıtışla.
Ben de sırıtıp "Olur, bakarım, abime." dedim imayla, abi kelimesini özellikle vurgulamıştım. Çünkü resmen ona ablalık yapacaktım. Gerçekten fena hastaydı.
"Zaten bugün iyi abi kardeş oldunuz." dedi imayla. Evet, tüm gün yanımda olmuştu.
Babam iki adım atıp yanımda bitti. "Bu arada kızım, Engin şerefsizine en yakın zamanda haddini bildireceğim."
Babamın dediğine başımı olumsuz anlamda sallayıp dudaklarımı araladım ama konuşarak buna engel oldu. "Merak etme. Benim kızımı üzmek ne demekmiş ona göstereceğim."
"Bırakın babacığım onu." dedim. "Uğraşmaya değmez. Boşverin."
"Bu konuyu sonra iyice konuşacağız Almeda. Her ne kadar istemesen de." dedi Arat abim.
Başımı eğip olumlu anlamda salladım. Konuşmak istememiştim bu meseleyi ama Yankı anneme annem de bütün ev halkına anlatmıştı. Zaten Batı ve Eren okula gelmememden bir şey olduğunu anlamıştılar.
Onları uğurladıktan sonra göğsümde bağladığım kollarımı çözdüm ve mutfağa doğru adımladım. Onun için bir şeyler yapabilirdim bence.
Mutfak dolaplarını karıştırıp aradığım şifayı buldum. Kekik. Dünyanın bir numaralı şifalı bitkisi.
(hop şurada araya gireyim. yazarınızdan bir numaralı kekik suyu tarifi.)
Biraz kekiki iyice yıkayıp küçük bir cezveye koydum.
Arada o çocuğa şefkatim tutuyordu işte.
Kekik suyu kaynadığını belli edince çok beklemeden süzerek bir bardağa boşalttım. Altına çok da büyük olmayan bir tabak koyup Yankı'ya götürmek adına yola koyuldum.
Odasının önüne geldiğimde önce kapıyı çaldım. İçeriden 'gel' diye bir ses geldiğini duyup kapıyı açtım.
Yankı, yatağında yan bir şekilde uzanmış telefonuyla oynuyordu. Ben içeri girip yanına doğru ilerleyince yorgun gözleriyle bir bana bir elimdeki kekik suyuna baktı.
"O ne?" diye sordu yorgun gözlerini kırpıştırarak.
"Senin için yaptım." dedim. "Kekik suyu."
Yüzü buruşur gibi oldu. "Nefret ederim." dedi ve telefonuna döndü. Sonra bir şey hatırlamış gibi bana döndü ve yerinde doğruldu.
"Senin için mi yaptım dedin?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Almeda
ChickLitGerçek ailem kitabı. ''Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker.'' ... "Kendi içinde kabullendiğini biliyorum. Sen de bildiğin sürece bana 'abi' demesen de olur ufaklığım. Ben seni yine her zaman çok seveceğim ve ömrüm yett...