50. Bölüm

3.4K 275 38
                                    

sonraki bölüm, yarın yayımda olacaktır.

<>

Elimin üzerindeki yumuşak baskı ve ıslaklık hissiyle bilincim açıldı. Gözlerimi açtığımdaysa artık ikinci evim haline gelen her zamanki hastane odasındaydım.

"Uyan, ne olur uyan. Ufaklığım, uyan ne olur." Duyduğum tanıdık ses ile içimden bir şeyler akıp geçti ve bedenimi terk etti. Sanki kalbime bin tane bıçak saplanmış gibi hissediyordum.

"Benim yüzümden oldu. Benim." Elimde hissettiğim yumuşak baskı Yankı'nın dudakları, ıslaklık ise gözyaşlarıymış. Elimi ellerinin arasında tutmuş, mırıldanıyordu ve ağlıyordu hiç durmadan. Gözlerimi Yankı'ya çevirdiğimdeyse gördüğüm şey bitik bir adamdı sadece. Söylemesi ne kadar da basit. Bitik bir adam. Benim yüzümden.

"Yankı..." diye mırıldandım. En son neler olduğu aklıma bir bir geliyordu. Ben seslenir seslenmez ise kafasını gömdüğü elimden kaldırıp bana baktı kıpkırmızı olmuş gözleriyle. Yerinden kalkıp yatakta yanıma oturdu ve bir elini usulca saçlarıma attı. Kıpkırmızı ve şişmiş gözlerinden yaşlar firar etmeye devam ediyordu. Uzanıp yaşlarını sildim.

"Özür dilerim." diye mırıldandı çok kısık bir sesle. Gözlerim dolduğunda gelen ağlama hissini geri göndermeye çalıştım.

Hala elimin üzerinde duran elini tuttum sımsıkı. Senin suçun değildi, demek istiyordum.

"Yankı, sen iyi misin?" diye sordum kendimi boş verip. En son kriz geçiriyordu.

"Allah beni kahretsin." diye mırıldandı. Başımı sağa sola salladım hızla.

"Hayır, hayır. Deme öyle. Suç senin değildi, kendini suçlama sakın."

"Benim suçum." diye diretti. Sanırım ne dersem diyeyim, bu düşünceyi kafasından atamayacaktım. Ancak, psikiyatristi...

"Yankı," diye fısıldadım ve biraz yaklaştım. O da gizli bir şey söyleyeceğimi anlayıp yaklaştı. "Neden psikiyatristinin yanına gitmiyorsun?"

Uzaklaştı ve burnunu çekti. "Seni bu halde bırakıp niye gideyim? Her şeyi geçtim, iyileşmeyi hak etmiyorum ki."

"Saçmalama. En çok sen hak ediyorsun. Böyle konuşma."

"Öyle, öyle." deyip başını eğdi ve hala birbirine kenetlenmiş ellerimize baktı. Burnunu çekip yutkundu ve dudaklarını araladı.

"Sana çarpan bisikleti bir amca sürüyormuş." dedi ve tepkime bakmak için yüzüme baktı. "Sana çarpınca çok korktu o da. Yere düşmüş ve ayak bileğini incitmiş. Kapının önünde kaç saat durdu, gözleri yaşlı yaşlı." Burnunu çekti ve kolunun tersiyle sildi. "Zor ikna ettim de Toprak'a gönderdim onu, ayağına baktırması için." Yüzümde bir gülümseme peydah olurken Yankı'nın gözleri bende bir süre takılı kaldı. Sonra konuşmaya devam etti kendini toparlayıp.

"Ne yersin? Ne verim abime?"

Söylediği şey, her ne kadar akımda geçen bir cümle de olsa içimde garip hislere neden olmuştu.

"Bilmem." dedim omzumu silkerken.

Parmağını çenesine koyup düşünür pozisyonu aldı. "Hmm... Vişneli su?"

Bakışlarımı kaçırıp düşündüm. "Yok, canım istemiyor."

"Peki. Ben gidiyorum, geleceğim ama 5 dakikaya tamam mı? Toprak abiyi yollarım yanına."

AlmedaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin