6- onu hayatından çıkarmalısın

165 17 9
                                    

Kuroo yataktan yine başındaki şiddetli ağrıyla uyandı. Artık her gecesi Kenma'nın hareketlerini  ve onu gerçekten sevip sevmediğini düşünmekle geçiyordu. Bunca kötü davranışı arasında söylediği 'seni seviyorum' ları Kuroo'nun tutunabildiği tek daldı. Ancak son zamanlarda artık bu kelimelere inancı kalmamıştı. İnanmıyordu, yalnızca inanmak istediği için kendisini kandırıyordu.

Yavaşça uzandığı yataktan doğruldu. Zar zor açabildiği gözlerini kırpıştırırken bir yandan saçlarını karıştırıyodu. Vakit kaybetmeden hemen telefonuna sarıldı, kenmadan bir mesaj var mı diye bakmak için. Ancak tabiiki yoktu. Bugüne kadar işi düşmediği zaman kenma asla yazmazdı kurooya. Alacağı basit bir 'iyi geceler' ya da 'günaydın' mesajı onun hayatını aydınlatabilirdi. Gördüğü boş bildirim kutusuyla interneti kontrol etti. Belkide internet kapalıydı ve o yüzden mesaj gelmemişti. Ancak sonuç her zamanki gibiydi. İnternet açıktı ancak mesaj yoktu. Yüzü düşerken telefonunu açıp tekrar yatağına uzandı.

Kuroo x kenma özel sohbet

Kuroo:
Kenma
Günaydın

Kenma:
Gm

Kuroo:
Aa
Çoktan uyanmışsın sanıırm

Kenma:
Dersim bu saatte
Ondan

Kuroo:
Hmm
Anladım
Keşke
Günaydın fln yazsaydın

Kenma:
Yahu ne gerek var
Ben günaydın yazmayınca da güneş doğuyo
Hoca geldi kapatıyorum
Söz veriyorum
Daha sonra konuşuruz
Söz
Bb

Kuroo:
|Hoca geldiğinde bile gizlice sana yazıyorum
|Gerçi bu hiç etik değil
|Benim hatam

Okuduğu mesajlarla telefonunu kapatıp aldığı yere indirdi sessizce. Şimdi ise sırt üstü yatıyor ve kolları iki yana açılmış tavanı izliyordu. Gözlerinin dolmasına izin verdi bu sefer. Nerede hata yaptığını düşünüyordu deli gibi. Ona bütün sevgisini vermişti. Ona bütün vaktini vermişti. Eğer isterse, ona dünyaları bile verirdi. Kenmanın onu sevmediğini farkındaydı ancak bunu asla kabul etmeyecekti. Çünkü o ona onu sevdiğini söylemişti. Kimse sevdiği hakkında yalan söylemezdi değil mi?

  Ablasının içerden seslenmesiyle onun odasına yaklaştığını anladı ve bir hışımla yerinden doğrulup yatağının üzerinde bağdaş kurdu. Daha sonra hızla gözlerindeki yaşları silip burnunu çekti. Belli olmaması için ise başını öne eğip bekledi. Kapının yumuşak bir şekilde açılmasıyla kuroo ablasının geldiğini anlayınca başını daha çok eğdi. Ama sonuçta ondan bir şey saklamak mümkün değildi.

  Ablası suratına yerleştirdiği yumuşak gülümseme ile sessice yatağa doğru yürüdü. Daha sonra Kuroo'nun hemen yanına oturdu ve kardeşine sırtını döndü. Beline kadar akan simsiyah saçlarının bir kısmı tıpkı kardeşi gibi sağ gözlerini örtüyordu. Kum saati gibi bedeniyle kuroo için dünyanın en güzel kadınıydı ablası. Sadece dışı değil, içi de öyleydi. Kardeşini bugüne kadar her şey de destekleyip yardımcı olması sayesinde buralara gelebilmişti kuroo. Kuroo'ya annesinin yokluğunu asla hissettirmemişti. Ancak artık yurtdışında yaşıyor olduğu için kuroo ve babası evde yalnızlardı. Babası ise tüm gününü işte geçiriyordu. Hatta çoğunlukla eve uğramıyordu bile. Şirketin yakınlarında küçük bir ev tutmuştu kendisine. Oraya da sadece uyumak için gidiyordu zaten. Çünkü boş kaldığı her vakitte aklına ölen karısı geliyor ve nefesi kesiliyordu. O da kendisini işe vermişti. Kuroo ise şikayetçi değildi, çünkü babasını anlıyordu. Ablası iki günlüğüne ziyarete gelmişti ve birazdan yurtdışına, evine dönecekti. Ancak bu iki günde kurooyu bu kadar keyifsiz görmek onu endişelendirmişti.

Ellerini yatağa dayamış ve bir bacağını diğerinin üzerine atmıştı. Hala tebessüm ederken kafasını arkasına doğru çevirip kurooyu izledi bir süre. Sonra da oturma şeklini değiştirip kuroo gibi oturdu ve gülümsemesini büyülttü. Kardeşinin eğdiği başının altına getirdi kafasını. Kuroo kafasını kaçırıyor, ablası ise onun gözlerini takip ediyordu. En sonunda kuroonun kafasını iki eliyle tuttuktan sonra gözlerinin içine baktı kardeşinin.

"Ağlamışsın." Kaşlarını çatan Kuroo ablasının ellerini itip yataktan kalktı ve odadan çıkmak üzere kapıya doğru yöneldi. Kapıyı çekeceği sırada arkadan duyduğu sesle ise durdu.

"Kuroo, neden üzgün olduğunu bilmiyorum ama, eğer seni üzen şeyi hayatından çıkarmazsan seni üzmeye devam edecek." Elini kapının koluna uzatırken donakaldı kuroo. Bu kesinlikle kabul etmek istemediği bir şeydi. Onu hayatından çıkarması gerektiğini biliyordu ancak yapamazdı. Tahminin doğru çıktığını anlayan ablası sinsice sırıtıp ayaklandı ve donakalan kardeşinin yanına gitti. Histerik kahkahasıyla kardeşine bakarken kapıyı onun yerine açtı ve koridora çıktı. Salona doğru ilerlerken ise kardeşine bağırıyordu.

"Sonuçta eğer çileğe alerjin varsa ve yediğinde sana zarar veriyorsa onu hayatından çıkartır ve bir daha yemezsin değil mi?" Kahkaha attıktan sonra devam etti. "Hadi beni havalimanına bırak."

  Ablasının haklı olduğunun farkındaydı kuroo. Etrafındaki herkes ona hata yaptığını söylüyordu. Ama o inatla devam ediyordu üzülmesine rağmen. O kadar aşıktı ki ona... Zorlamaması gerektiğinin farkındaydı ancak o kadar aşıktı ki vazgeçmek onun için çok zordu. Ya aşkının altında ezilecekti ya da kendini değiştirip daha mutlu olacaktı. Evet, belki ona olan aşkını unutmak zor olacaktı. Ama bu şekilde devam etmesi mümkün değildi. O bu sebeple, değişmeyi tercih etti.

______________________

E başlayalım o zaman
İhanete hazır mısınız?

ne demişler
Yaşattığını yaşamadan
Ölmezsin
;)

Lost On You ||| kurokenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin