Tenine değen soğuk rüzgarla gözlerini yumdu. Saçlarının rüzgarda sallanmasını seviyordu. Fakültenin terasında, binanın ormana bakan tarafında bacaklarını dışarıya sarkıtacak şekilde oturuyordu. Oturduğu yer güvenli değildi, dengesini kaybettiği an beşinci kattan düşebilirdi.
Esen Rüzgar sarı saçlarını geriye doğru tararken elleriyle oturduğu yerin çıkıntısını tutarak destek alıyordu.
"Sence de orada oturmak tehlikeli değil mi?" Duyduğu tanıdık sesle gözlerini açıp arkasına döndürdü başını. Gördüğü kişiyle otomatik olarak gülümsedi Kenma.
Kuroo, elleri cebinde dikilmiş ona bakıyordu. Ona doğru adımlayıp tıpkı onun gibi oturdu. O bunu yaparken de Kenma her bir hareketini izliyordu. Yanına yerleştiğinde 'bir daha ne zaman görürüm' düşüncesi ile önündeki ormanı izlemeyi bırakmış, ormanı Kuroo'nun gözlerinin yansımasından izliyordu. Orman onun gözlerinde daha güzel gözüküyordu.
"Biri itmediği sürece düşmem." Kıkırdadı Kuroo.
"O kadar emin olma bence." Kuroo'nun gülüşü, onun da dudaklarının kıvrılmasına sebep oluyordu.
"Sen neden oturdun o zaman."
"Cennetten kimse sağ çıkamaz." Kaşlarını çattı Kenma.
"O ne demek." Kuroo cevap vermedi, güldü yalnızca. Kuroo başını çevirmeden yalnızca gözleriyle baktı Kenmaya. Yandan bakan gözlerini onunkilere kitledi.
Gözlerini kaçırdı, sonra da bakışlarını tamamen ormana çevirdi Kenma. Elleri zeminde oldukça yakındı, serçe parmağıyla yoklamak, elini tutmak istedi. Yapamadı. Cennetten sağ çıkmazdı.
"O günden sonra bir daha yanıma gelmezsin sanmıştım." Üzerinden bir iki hafta geçmişti itirafının. İtiraftan sonra Kuroo Kenmadan köşe bucak kaçmıştı. Kenma her ne kadar onu kovalasa ve onunla konuşmak için fırsat arasa da Kuroo çok iyi kaçıyordu. Ortak derslerine ise son saniyeler girip ön sıralara oturuyor, ders biter bitmez gidiyordu. Kenma denese bile yetişemiyordu ona. Evine gittiğinde ise evde olsa bile kapıyı açmıyordu. Fakat bunlar Kenmayı yıldırmaya yetmemişti tabii.
"Bende öyle düşünmüştüm." Kıkırdadı Kenma.
"Peki bu ne demek?"
"Şu demek, hava almak için terasa çıkmıştım. Sende buradaymışsın. Tesadüf." Kenma sırıttı.
"İnsanlar genelde hava almak için bahçeye çıkıyor ama sen bilirsin Kuro."
"Sen niye terastasın O zaman."
"Hava almak için." Kuroo aldığı cevapla Kenmaya çevirdi başını, Kenma da ona. Bir kaç saniye birbirlerine baktıktan ufakça kıkırdadılar. Bu hallerini özlemişlerdi. Gülerek önlerine dönerken gözlerinin dolduğunu hissetti Kenma. İkisinin de birbirinden nefret etmesi, soğuması mümkün değildi. Yan yana geldikleri an her şeyi, doğruyu yanlışı unutup yalnızca birbirlerine odaklanıyorlardı. Bu da onlara bütün dünyayı geride bırakıp, bütün hataları unutup mutlu olmalarını sağlıyordu. Cennette hissediyorlardı. Ondan gülebiliyorlardı. Ortada büyük bir günah vardı fakat sevgileri ondan daha büyüktü, bu sebeple gülebiliyorlardı. Birbirlerinden ayrı kalamıyorlardı. Sanki biri olmadan diğeri eksikti.
"Çok güzel oluruz biliyorsun değil mi?"
"İşin doğrusu ben buraya başka bir şey söylemek için gelmiştim." Kenma'nın gözleri haftalar sonra umut ışığıyla parlamıştı. Merakla dinliyordu.
"Bunca haftadır çabaladığın için sana bunu söylemem gerektiğini hissediyorum. Senden kaçsam bile kovalamaya devam ediyorsun ve bu sana hiç iyi gelmeyecek. Kenma, bırak artık. Arkadaş kalalım, ikimizde kendi yolumuza bakalım. Daha fazla yorma kendini." Beklediği şey bu değildi Kenma'nın, belli ki Kuroo bugün buraya her şeyi bitirmek için gelmişti. Şimdi anlıyordu. Kuroo'nun az önce dediği şeyi tekrarladı cevap olarak.
"Haklısın Kuro, Cennetten kimse sağ çıkamaz." Kuroo gözlerini kısıp minik bir gülümsemeyle ona döndüğünde Kenmada bakışlarını ona çevirdi.
"Beni seviyorsun ve ben de seni seviyorum." Gülümsedi Kuroo. Eskiden Kenma'nın söylediği seni seviyorumlarına tutunarak hayatta kalırken, şimdi her onu sevdiğini söylediğinde kalbine bir hançer saplanıyordu.
"Seni sevdiğimi kim söyledi. Seni sevmiyorum."
"Sen söyledin."
"Ben neden hatırlamıyorum."
"Gözlerin söylüyor Kuro, gözlerin." Kuroo onu yine cevapsız bırakıyordu.
"Kuro, korkuyorsun."
"Korkuyorum. Sen olsan korkmaz mıydın?" Duraksadı bir an Kenma.
"Korkardım..." Tekrar önlerine döndüler.
"Kuro, buraya her şeyi bitirip bir nokta koymaya geldin biliyorum ama benim hiç öyle bir niyetim yok. Herkes kendi yoluna gitsin diyorsun. Tamam, kabul ediyorum. Çünkü benim yolum sensin ve biliyorum ki senin yolun da benim." Ayaklandı Kuroo. Sesi oldukça kısıktı.
"Benim yolum sen falan değilsin..." Kenma bir şansı varmış gibi hissediyordu.
Kuroo oturdukları yerden içeriye atlayıp giderken seslendi.
"Çok oturma orada, düşersen yaptığın şeylerin bir kıymeti kalmaz." Gülümsedi Kenma. Emin olmuştu. Kuroo onu seviyordu ve Kenmadan sevgisini kendisine kanıtlamasını istiyordu. Tekrar güvenebilmek istiyordu. Kuroo'nun içinde yaşanan bu kargaşaya son verecek şey Kenma'nın onu gerçekten sevdiğine inanması olacaktı. Kenma da bunu biliyordu. Çünkü kenma olsa da olmasa da kuroo ömrü boyunca bununla yaşayacaktı. Onu kurtarmanın tek yoluysa Kenmaydı. Başından beri onu bu eziyetten kurtaracak tek şey kenmaydı. Mümkün olsun ya da olmasın. Her ne kadar Kenmayı sevmediğini söylese de Kenma onun kendisini sevdiğine emindi.
___________________
"No one makes it out alive in paradise."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost On You ||| kuroken
FanfictionAldattığı eski sevgilisine aşık olmak mı? şaka yapıyor olmalısın. Konusu yanlış hissettirse bile okumaya devam ettikçe sevecek ve tatmin olacaksınız. Bir kaç bölüm kenmaya sinir olabilirsiniz, okumayı bırakmak yerine devam edin ve tatmin olun, değec...