48- kapıyı aç

26 3 2
                                    

Kenma x kuroo özel sohbet

Kuroo:
Kapıyı açsana

Kenma:
Hangi kapıyı

Kuroo:
Anadolunun kapılarını
Hangi kapı olabilir amk

Kenma:
He
niye

Kuroo:
Kapıyı aç görürsün

Kenma:
|Bismillahirrahmanirrahim
|Noluyor
Açıyorum

Kenma aldığı mesajla yatağından fırlayıp kapıya doğru koşturdu. Tam kapıyı açacakken bir kaç adım geri attı ve aynadan kendisine baktı. Neden tipine çeki düzen veriyordu ki, umursamazdı o bunu normalde. Bunu fark edince utanıp aynadan koşarak kaçtı ve hızla kapıyı açtı. İki adımlık yolda nefes nefese kalmıştı.

"Hoşgeldin." Kenma'nın gergin gülümsemesine kaşlarını çattı Kuroo. Bir kaç gündür garip davranıyordu ve normalde pek de gülümseyen bir tip değildi çünkü Kenma.

"Hoşbulduk, hiç uzatmadan sadede geleyim. Cüzdanını düşürmüşsün dün onu getirdim."

"Harbiden mi ya, aklım havada şu sıralar gerçekten. Teşekkür ederim." Kenma, Kuroo'nun uzattığı cüzdanı aldıktan sonra Kuroo tam arkasını dönmüş gidecekken seslendi.

"Kuro."

"Efendim Kenma."

"Şey, içeri gelsene."

"Rahatsızlık vermeyeyim."

"Saçmalama, geç içeri." Kenma Kuroo'yu kolundan çekiştirerek içeriye sokmuştu. Tam odasına götürecekti ki odasının dağınıklığı aklına gelmiş ve bu sebeple Kuroo'yu annesinin yanına koyup koşarak odasını toplama gitmişti.

Apar topar odasındaki şeyleri başka yerlere fırlatarak topluyordu. Kuroo'nun onun adını seslenerek odasına yaklaştığını duyduğunda ise yatağın ucuna kendisini atıp oturmuştu.

Kenma, Kuroo odaya girdiğinde ise gergince sırıtarak bakıyordu. Sanki bir şeyleri gizliyordu bu ifadeyle.

Kuroo, yüzündeki şaşkın ifadeyle odaya girip oyuncu koltuğuna bıraktı kendisini.

"Kenma, sen iyi misin. Son bir kaç gündür garip davranıyorsun." Kenma, aldığı soruyla heyecanlanıp redderek ellerini sallarken dengesini koruyamamış ve yataktan düşmüştü. Bacakları yatakta kalmış, üst bedeni ise yere serilmiş tavanı izliyordu şok içinde. Neler olduğunu algılamaya çalışıyordu. Bir cevabı vardı elbet fakat o cevaba hazır değildi.

Kuroo'nun kahkaha ata ata yanına gelmesiyle uyandı rüyasından. Gergince gülüyor ve en son ne zaman böylesine güzel hissettiğini anımsamaya çalışıyordu. Hiç bir şey, hiç kimse ona hayatında böyle hissettirmemişti. Kuroo onun en büyük hazinesiydi.

Kuroo çekiştirerek onu kaldırmış, karşısına konumlanmıştı.

"Ben cevabımı aldım, sen kesinlikle iyi değilsin." Kenma tam ağzını açmış tekrar reddedecekken içeriden annesinin onları yemeğe çağırmasıyla hiç bir şey diyememişti.

Beraber inmiş, annesinin hazırladığı yemeği yiyorlardı. Daha doğrusu Kuroo zevkle yiyerek annesiyle sohbet ediyor, o ise yalnızca kaşığıyla yemekle oynuyordu. Şaşırıyordu, Kuroo'nun herkesle bu kadar iyi anlaşmasına.

Alnına atılan fiskeyle uyandı kenma. Elini alnına götürüp oluştururken yüzünü ekşitti.

"Ne vuruyorsun be."

"Yemeğini ye, aç kalacaksın."

"Tamam be." Fısıltı gibi çıkan sesiyle onaylayıp yemeğine odaklanmıştı. Daha doğrusu, odaklanmayı denemişti.

☆☆☆

"Ahh, yine kaybettik." Kuroo sinirle elindeki oyun konsolunu yere bırakırken bağdaş kurduğu bacaklarına tutunmuş çattığı kaşlarıyla ekrandaki "game over" yazısı ile bakışıyordu. Kenma ise onun bu haline tebessüm ederek sırtını yatağına vermiş, eliyle de halıyı tırmalıyordu. Şu son günlerde ona neler olduğunu bilmiyordu fakat tek bildiği bir şey vardı, o da bu adamla hep beraber olmak istediğiydi. Çok huzurlu hissediyordu şu an.

İzlediği görüntü öylesine güzeldi ki, sanki yaşama sebebi önünde duruyor gibiydi. Ne ara bu kadar bağlanmıştı, ne ara onsuz yapamaz olmuştu. O daha farkına bile varamadan ne ara olmuştu bütün bunlar. Saatlerce oturup onu izleyebilirdi. Ama neden, içinde kabaran bu duygular neden. Tam kaybettiğini sanarken kazandığı bu şey neydi. Bu adamda farklı olan şey neydi.

"Kaç saattir oynuyoruz bir kere kazanamadık."

"Harbiden, kaç saat oldu ya eve gideyim ben artık." Kenma bunu sevmemişti, eve gitmesini istemiyordu fakat kal demeye de utanıyordu. Daha doğrusu neden gitmesini istemiyor, neden yanında kalsın istiyordu ki.

Kapıya kadar beraber geldiler, vedalaştılar ve kapıyı örttü kenma. Kapattığı kapıya sırtını verip yere çöktü. İçinde buruk bir his vardı. Hem yaşama sevinci veriyor hem de öldürüyordu. Derin bir nefes verip elini kalbine götürdü. Yine çırpınıyordu kalbi. Titrek nefesleri arasında sorguluyordu olanları. Sorguladıkça alacağı cevaptan iyice korkuyordu. Dizlerini kendisine çekip sardığı kollarına gömdü başını. Başından beri biliyordu bu olanların sebebini.

"Eyvah..."

__________________

Kaossuz bölüm yazmayalı aylar olmuş, elim fena soğumuş acayip zorlanıyorum ve bok gibi yazıyorum

Lost On You ||| kurokenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin