Bölüm 2: Hayalet Miranda!!

5K 285 56
                                    

İyi okumalar:)

...

Bütün gece şimşek sesleri ile sürekli uykumdan uyanıyordum. Sonunda odamda gördüğüm ışıkla yatağımdan sıçrayıp yorganımı kendime siper ettim. 

Şu anda karşımda bir hayalet var!!!! HAYALET!!!!!

" Euzubillahimineşeytanıracim, Bismillahirahnamırahim Kul euzu birabbin nas, melikin nas, ilahi nas, min şerril vesvasil hen nas..."

Hayalet önce kıkırdadı sonra da bana biraz daha yaklaşıp konuşmaya başladı:

" Benden korkma, sana zarar veremem."

Tamamen ışıktan oluşan hayalete biraz daha bakınca onun aslında Miranda olduğunu anlamıştım:

"Mi-Miranda?"

Yüzündeki gülümsemeyi hüzünlü bir ifadeye dönüştüren hayalet bana cevap verdi:

" Doğru, ben Miranda Weifal, buraya sana bir hediye vermeye geldim. Ancak onu alıp almamak tamamen sana kalmış."

" Ne hediyesi?"

Duruşunu ciddileştiren hayalet avucunu açarak mavi bir ışık küresi çıkardı:

" Gerçekler... sana vereceğim en büyük hediye ve aynı zamanda bir ceza. Kabul etmezsen Miranda olarak huzur içinde yaşayabilirsin ve kabul edersen, tüm gerçekleri öğrenirsin ve hayatın daha da zor bir hal alır."

Gerçek miranda tam karşımda duruyor! Allah'ım delireceğim!!

"Cevap vermeden önce sana bir şey sorabilir miyim?"

" Elbette."

" Pişman mısın?"

" Evet."

" O halde neden hiç özür dilemedin?"

" Çünkü...*haa* bunun cevabını öğrenmek istiyorsan sana vereceğim hediyeyi kabul etmelisin."

Cehalet mutluluktur diyen tiplerden değilim ama... Karşımda bir hayalet var aq. 

Biraz tereddüt etsem de sonunda kararımı vermiştim:

" Kabul ediyorum."

Cevabımın ardından hayalet üzerime mavi bir ışık küresi gönderdi, bana doğru gelirken büyümeye başlayan ışık küresi insan boyunda olmuştu, bu saydam içi boş kürenin yüzeyinde görüntüler vardı. Küre beni içine aldıktan sonra küçülerek yok oldu, ardından zihnime bana ait olmayan bir anı belirdi:

Metrix'teki Neo gibi hissediyorum!

Miranda'nın idam töreni;

Büyük sarayın önünde diz çökmüş vaziyette duran Miranda, ona lanet okuyan kalabalığı görmezden gelerek ölümünü düşünüyordu. Bu haksızlıktı, doğru söylüyordu ancak kanıtlayamadığı için kimse ona inanmamıştı. Babası ve erkek kardeşi bile on sırtını çevirmişti. 

Dük Roberts kılıcını kavramış ondan tiksiniyormuş gibi bir ifade takınıyordu. 

Veliaht prens Allen, son bir kez gözlerine baktı:

" Son bir sözün var mı?"

" Olsa bile, beni dinlemeyeceksiniz!"

( Dük Roberts) " bu konuda haklısın cadı! Kimse diyeceklerini umursamıyor!"

Hemen ardından, azize Berta çıkageldi. Ağlıyordu ve nefes nefeseydi. O cırtlak sesiyle konuşurken hıçkırıkları kaybolmuştu:

" Ekselansları, arkadaşımın yanlış yola düştüğünü biliyorum ancak son anında tövbe etmesi için onu ikna etmeme izin verebilir misiniz?"

Anti Fan, Kötü Kadın Olursa?!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin