on dört

1.1K 97 24
                                    

"Çölde bir yudum su
Dört yanı sarmış onun korkusu
Her gece kendi renkli düşlerinde
Suyu özler durur Günebakan."

Cuma 23

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Cuma 23.17

Elimdeki kahveyi İpar'a verirken sıcaklığı yüzünden parmak uçlarımın yandığını hissedebiliyordum. Merdivene yerleşerek kendi kahvemi hemen yanıma koydum ve bir işe yaramayacağını bilsem de bir anlık nefesimi ellerime üfledim. Küçük bir sızlama kalmıştı parmaklarımda. Hemen ardından derin bir nefes alarak merdivenin korumalığına sırtımı yasladım ve İpar'a döndüm. Hava tamamen kararmıştı, gökyüzü durgundu. İlkbaharın ılık havası bize eşlik ediyordu. İpar da aynı şekilde yaslandığında göz göze gelmiştik.

Saatlerdir dolaşıyorduk. İşten sonra bir de keman almak için mağaza mağaza dolaşmak biraz fazla gelmişti ama halimden memnundum. İşten çıktıktan sonra önce birlikte yemek yemiştik. İlk başta fazlasıyla gergin hissetmiştim. Düşüncelerim sürekli İpar bile birbirimizin gözlerinin içine baktığımız o küçük anlara gidiyordu. Ellerimin teninin üzerinde nasıl duracağına dair düşünceler...Bu gerginliğin İpar'ın üzerinde de olduğunu fark etmiştim ancak bunu saklanma konusunda benden çok daha iyiydi. Hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyordu.

Bir süre sonra rahatladığımı hissetmiştim. Onunla konuşmak, sıradan şeylerden bahsetmek, bana bir şeyler anlatması ve anlattıklarımı ilgiyle dinlemesi ruhumu bir sakinliğin içerisine çekmişti. Ne zaman dudaklarım aralansa gözlerini gözlerimden çekmeden beni dinliyordu.

Hissettirdiklerini anlamıyordum. Birkaç an öncesinde bir yangının içerisinde kalmışım gibi hissettirirken hemen sonrasında ihtiyacım olan serinliği bana kendisi veriyordu. Bunu nasıl yapabildiğini bilmiyordum ama şikayetçi değildim. İpar ile vakit geçirmek...Güzeldi. Yani şimdi, arkadaş mı sayılırdık...?

Mesela...

Bir konudan kaçmak istiyorsa su içiyor veyahut saçlarıyla uğraşıyordu. Kendisine vakit yarattığını anlayabiliyordum. Konuşmayı sevdiği bir konudan bahsediyorsa gözlerinde bir parlaklık beliriyordu. Abartmıyordum, gözleri cam gibi oluyordu sanki. Renkli gözlü insanların gözlerine uzun süre bakmak bana rahatsız hissettirirdi ama İpar öyle değildi. Onun gözlerine bakmak denizi izlemek gibiydi. İçtenlikle güldüğünde kulağa bir melodi gibi gelen kahkahası dökülüyordu dudaklarının arasından. Gözlerinin kenarı kırışıyordu.

"Yormuşsun beni," Diye mırıldandı yumuşak bir ses tonuyla. "Şimdi anlıyorum." Yüzümde bir gülümseme belirdiğinde sessizce iç çektim. "Teşekkür ederim." Dedim içtenlikle. Gelmek zorunda değildi, teklifimi geri çevirebilirdi. Buradaydı, yanımdaydı. Neden ve nasıl birbirimizin hayatlarına dahil olmuştuk bilmiyordum. Bir anda hayatımın akışı nasıl bu yöne evrilmişti?

İpar'ı tanıdıktan sonra içimdeki her şey beni farklı yerlere savurur olmuştu. Bir şeyler hem daha net, hem de daha bulanıktı. Hiçbir zaman hayatımın ortasını bulamamıştım, hep uçlardaydım ve belirsizliğin içinde yalpalayıp durmuştum. Büyük değişimlerin olduğu yoktu, sadece...Artık kendime bakmak daha kolay geliyordu. Nefret biraz olsun saklanıyor, her zaman göstermiyordu kendisini. En savunmasız anlarımda yakalıyordu da...Benden uzaklaştığında kendime bakabiliyordum.

hiç söylenmemiş bir şarkı | gxg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin