on dokuz

1.2K 106 8
                                    

Cumartesi 04.41

Yatağa uzanalı kaç saat olmuştu? Uyuyamıyordum. Ne yaparsam yapayım uyuyamıyordum, gözlerimi kapattığım anda delicesine korktuğum görüntülerle karşılaşıyordum. Şimdi ise binlerce düşünce ile savaşmak zorundaydım. Sinirle oflarken yatakta cenin pozisyonu aldım ve ellerimi bacaklarımın arasında yerleştirdim. Nefes alamadığımı hissettiğimden odaya geldiğim andan itibaren cam açıktı. Yeni örtmüştüm ve şimdi de soğuktan uyuşmuş vaziyetteydim.

Büyük bir çıkmazın içerisindeymiş gibi hissediyordum. Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Ben nasıl İpar'dan hoşlanabilirdim? Bu öyle yanlış hissettiriyordu ki...Gerçek olmamasını istiyordum. Kaçamıyordum, kendime hangi yalanı söylersem söyleyeyim kaçmayı beceremiyordum. O zehirli farkındalık yerleşmişti bir kere içime...Gerçekti işte, gerçekti. Kendime söyleyebileceğim hangi yalan örtebilirdi bunu?

İpar'dan hoşlanmak istemiyordum. Bunu düşünmek daha da kötü hissettiriyordu. Yanlış bir şey yapıyor olma hissinin üzerine bir de çok daha yanlışlarını düşünüyor olduğumun bilincindeydim ama önüne geçemiyordum. Korkuyordum, hayatım boyunca kimseye gerçek anlamda bir sevgi bağıyla bağlanmamıştım.

Cinsel yönelim, benim için düşünülecek bir şey değildi çünkü zaten insanların bunu hep bildiğini düşünürdüm. Bu, kocaman bir bilgisizlikti. Yirmi üç yaşımdaydım ve bir kadından hoşlanabileceğimi fark ediyordum. Yani bu...Hep bildiğimiz bir şey değil miydi? Ben hep öyle sanıyordum. İpar nasıl keşfetmişti kendi hislerini? Ne yapmıştı, o da benim gibi korkmuş muydu? Yoksa bu koca dünyada kendi hislerinden korkan tek aptal ben miydim? Elimde değildi...Değildi işte.

Hayatımdaki eksik parçalar yavaş yavaş yerine oturuyordu. Hayatım boyunca duygusal ilişkilere açık bir insan olmamıştım zaten, annemin ölümünden sonra ise daha fazla kapatmıştım kendimi. Daha önce hiç...Bir kadından hoşlanmamıştım ama bir erkekten de hoşlanmamıştım. Bir anda aklıma Enes ile yaptığımız konuşma geldiğinde elimle alnıma vurdum. Üniversitenin bir döneminde flörtleşmiştik ama bir şeyler hep eksikti. En sonunda onu, tamamen arkadaş olarak sevdiğimi fark ettiğini söylemiş ve benim yapamadığımı yaparak bu aptal şeyi sonlandırmıştı.

İpar'dan nasıl hoşlanabilirdim? Her şeyden önce...Abimin en yakın arkadaşıydı. Toprak ne diyecekti? Ne düşünecekti? Peki ya Eslem? Ya...Beni artık bu evde istemezlerse ne olacaktı? Benim yanlış bir şey yaptığımı düşünürlerse...Hastalıklı bir insan?

Ne diyordum ben! Kafayı yiyecektim. Öyle bir şey olmazdı, olmazdı ama ya olursa demekten de geri duramıyordum. Toprak benim hislerimi onaylamazdı. Peki onun onayına ihtiyacım mı vardı? Yoktu ama...O benim tek ailemdi. Onu kaybetmek istemiyordum.

İçerisinde bulunduğum durumun normal olduğunun elbette farkındaydım, İpar'dan hoşlanabilirdim. Bir kadını sevebilirdim. Ama içten içe bunu asla idrak edemiyordum. Algılamak öyle zordu ki, berrak bir zihin ile düşünemiyordum.

Bu...Benim için bir ilkti. Her şeyden önce....Birinden nasıl hoşlanılırdı onu bile bilmiyordum ben. Ki zaten sanırım...Bu bilinebilecek bir şey değildi. Bir anda olduğunu düşünmüştüm ama bir anda olan hiçbir şey yoktu. Onunla ilk göz göze geldiğimiz andan itibaren farklı bir şey vardı. Tanıdıkça...Daha fazla çekilir olmuştum ona. Cevabını bulamadığım her sorunun yanıtını şimdi verebiliyordum kendime. İpar'dan hoşlanıyordum ve bu...Beni korkutuyordu. İçimde bir ağlama isteği uyandırıyor, endişelendiriyordu.

Gözyaşlarımın yanaklarımdan süzüldüğünü hissettiğimde bir hıçkırık kaçtı dudaklarımın arasından. Ne yapacağımı bilmiyordum. Çaresiz hissediyordum ve hayatımda bunu paylaşabileceğim hiç kimse yoktu. Hiç kimse. Bir anda felaket bir şekilde yalnız hissetmiştim. Ellerimi gözlerime bastırırken ağlamam şiddetlenmişti. Bu berbat bir şeydi. Tek istediğim hissettiklerimi biriyle paylaşabilmekti. Bütün vücudum ağlamanın etkisiyle sarsılırken çığlık atmamak için elimi dudaklarımın üzerine kapattım.

Ben sadece...En kötüsünü düşünebiliyordum. Neden İpar'ı kimseye anlatamıyordum? Daha doğrusu neden...Paylaşabileceğim kimse yoktu?

Sanki...İpar'dan hoşlandığım için herkes beni yargılayacaktı. Toprak artık tanıdığı Nova olmadığımı söyleyecekti bana. Eslem ise iğneleyici bakışlarını yöneltecekti. Koray, Kerem, Melike...Hepsi nasıl İpar'dan hoşlanabildiğimi sorgulayacaktı. Ben kimdim ki?

Toprak'ı kaybetmekten korkuyordum. O benim tek ailemdi. Kabul görmemişlik hissi...Ben hep bu düşünceyle büyümüştüm ve şimdi bu hissin tam da ortasına düşeceğimin telaşı sarmıştı her yanımı.

Peki ya...İpar ne düşünecekti? İçimde öyle bir his belirdi ki, bir tek İpar'ı düşündüğümde içimdeki kaygı çok farklı bir yöne evrildi. Ona anlatabilsem...Şu an içerisinde bulunduğum felaketi bile anlardı. Öyle hissediyordum. Belki, beni yatıştıracak cümleleri bile olabilirdi ama ona söyleyemezdim. Söyleyemezdim işte. Nasıl söyleyecektim ki? Mümkün değildi böyle bir şey.

İpar'ı İpar'a anlatmak istiyordum. Hissettiklerim öyle yoğundu ki...Hissettiğim farkındalıkla birlikte duygularım büyümüş ve büyümüştü. İçimde bana yer kalmamıştı. İpar...Nasıl olur da ondan hoşlandığımı sorgular mıydı? Kızar mıydı yoksa bana? İçim eziliyordu. İpar'ı görmek istiyordum.

Ne düşünecekti sahiden? Onun...Benim ona karşı hissettiklerimin karşılığını veremeyeceğini biliyordum. Biliyordum işte, olmazdı. Beni bir arkadaş olarak görürdü belki ama, benden hoşlanmazdı. Neden? Ne vardı bende? İçimde yarattığım kocaman bir boşluk. Her gece içerisine düştüğüm. Bunun da bir önemi yoktu. Öylece geçip gittiğim bir hayatın içerisindeydim.

Ne yapacaktım? Sürekli aynı ortama giriyorduk, nereye kadar kaçabilirdim ki ondan? Kaçamazdım. Hiçbir şekilde kaçamazdım. Anlardı, kesin anlayacaktı. Çıldıracakmışım gibi hissediyordum. Çığlık çığlığa bağırmak geliyordu içimden. Bir yandan, bunu içimin en gizli yerlerine gömmek istiyor, bir yandan da herkese söylemek istiyordum.

Fark ettiğim andan itibaren dünyamı bir kıyamet vurmuş gibi hissetsem de şimdi içimde saklı kalmış köşelerde çok daha başka düşünceler vardı.

Birinden hoşlanmak neden kötü bir şey olacaktı ki? Neden? Bu kötü bir şey değildi. O küçük yerde, tatlı bir heyecan da bulunuyordu. Onu çıkartıp, içime yaymak istiyordum ama beceremiyordum.

Peki ya...İpar benden sahiden hoşlanmaz mıydı? Hoşlansa da olmazdı...Olmazdı işte. Toprak vardı. Her şey gözümde büyüyordu.

Şimdi anlıyordum. Neden gözlerimin sürekli onun gözlerine takılı kaldığını, onun yanındayken müthiş bir heyecan duymamı, aynı zamanda sakin bir huzuru hissedişimi, yan yana olduğumuz her an ona çekilişimi, kabinde baş başa olduğumuz o gün ondan neden bu denli etkilendiğimi, Koray benimle alay ettiğinde umursamamamı ama İpar bir şey dese içimin huzursuzlanışını, onu sürekli görmek isteyişimi, hepsi...Hepsi şimdi anlam kazanıyordu.

İpar'dan hoşlanıyordum. Bunu kendime itiraf edebilmem bile böylesine zaman almışken bir başkasına söyleyemezdim.

Yapacağım şey basitti. Hiçbir şey yokmuş gibi davranacaktım. Ondan hoşlanmıyormuşum, ellerini tutmak, sarılmak istemiyormuşum gibi. Hayatıma dair tüm detayları anlatmak istemiyormuşum, bir akşamüstü ağaçların kapladığı yolda yürürken bana dünyasını anlatsın istemiyormuşum gibi. Hepsini saklayacaktım, içimde saklı kalacaklardı. O zaman...Belki kimse anlamazdı. Sadece benimle kalırdı bu hisler. Ve sonra...Biterdi.

Değil mi? Biterdi.

İpar...Şimdi düşündüğümde dahi içimde çok farklı hisler beliriyordu. Sahiden...Hoşlanıyor muydum yani ondan? Birinden hoşlanmak böyle bir şey miydi? Ama ben...Çok korkuyordum. Korkumla yalnızdım ve girdiğimiz savaşı kaybediyordum.

İpar'ı görmek istiyordum. Şimdi bile onu görmek istiyordum ama onu gördüğümde gözlerine bakamazdım. Sanki...Gözlerime baktığı anda bütün hislerimi anlayacakmış gibi geliyordu. Ya apaçık belli edersem kendimi ne olacaktı?

Etmeyecektim, bu hisleri öyle iyi saklamalıydım ki bir süre sonra ben bile unutmalıydım. Bunu...Yapacaktım. Başka bir yolu yoktu. Hissettiklerim içime yerleştiği gibi silinip gitmeliydi.

aslında bu biraz da kendini bulma ve hayata dair bir şeyleri keşfetme hikayesi, yani sanırım. görüşmek üzere 🌞🤍

10.02.2024

hiç söylenmemiş bir şarkı | gxg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin