"Paptircem, Deniz Tekin - Çizelim Biri"
"Çizelim biri, istediğin gibi
Bir evi, bir işi ve hayalleri
Silelim onun, kötü hissini
Korkmasın hiç, dokunmasın biriRenklerinde siyah olmasa
Savrulup savrulup durmasa karanlığa
Ah başını biri okşasa."•
Gözlerimi kırpmadan tavana bakıyordum. Çocukluğumda türlü ısrarlarla yapıştırmaya ikna ettiğim karanlıkta parlayan birkaç yıldız hala oradaydı. Çoğu düşmüş, gökyüzümdeki varlıklarını yitirmişti. Orada kalmış olanlar ise parlamaktan birhaberdiler. Yine de çıkarmak istememiştim, geçmişten birkaç anıyı geleceğime taşıyordu. Bunu seviyordum.
Titrek bir nefes aldığımda sıkıca yumdum gözlerimi. Kaç saattir burada böyle uzanıyordum bilmiyordum. Tek yaptığım öylece tavanı izlemek ve düşünmekti. Düşünmek ve hissetmek. İçimde bir şey eziliyordu. İlk defa bir şeylerden emindim, çelişki yoktu. Buna rağmen o huzursuzluğu bir türlü içimden atamıyordum. Kendim için doğru olanı yaptığımı biliyordum ama kendimi düşünmek de doğru gelmiyordu ki...Alışık değildim. Gözlerimi araladığımda ellerim telefonuma uzandı.
Saat sabah altıya yaklaşıyordu. Toprak ile yaptığımız konuşmanın üzerinden saatler geçmişti. O andan itibaren yatağımda kımıldamadan yatıyordum. İpar aramıştı, açamamıştım. İçimden ağlamak geliyordu, tutamamıştım kendimi. O halde telefonu açsaydım daha çok endişelenecekti, şimdi de onu meraklandırmıştım. Biliyordum ama bir şey yapamamıştım işte.
Toprak'a daha fazla şey söylemeliydim, içimde tuttuğum ne varsa dökmeliydim ama bir anda olup bitenleri algılamak benim için epey zor olmuştu. En azından...Bir sınır çizebilmiştim. Bu da bir şeydi değil mi? Elimden bu kadarı gelmişti. Daha fazlası için çaba harcamam gerektiğini biliyordum, kararlılığımı sürdürmem gerekiyordu.
Rehbere girerek İpar'ın numarasının üzerine bastım. Saatin çok geç olduğunun farkındaydım ama dayanamıyordum. O aradığında açamadığım için içim içimi yiyordu. Bir an önce konuşmalıydık. Daha fazla tek başıma düşünürsem delirecektim.
"Efendim?" Yumuşak ses tonunu duyduğumda derin bir nefes aldım. İlk birkaç saniye sesimi bulmak zor oldu. "Uyandırmadım değil mi?" Dedim sessizce. Bir insan bir insanın sesiyle nasıl böylesine dinlenmiş hissedebilirdi? "Uyuyamadım."
"Peki...Konuşabilir miyiz? Uygun bir saat değil mi yoksa?" Dudağımı dişlemiştim. Gece boyunca fark etmeden bunu yapıp durmuştum. Büyük ihtimalle kabuk kabuk dökülecek yaralar oluşturmuştum, aynaya bakmaya korkuyordum. Şu birkaç saat, günler sürmüş gibi hissettirmişti. "Konuşalım." Sesi yorgun geliyordu. "Geliyorum, aradığımda inersin olur mu?"
"Olur, görüşürüz." Oturduğum yataktan kalktım. "Görüşürüz." Telefonu kapattıktan sonra dolaba ilerlemiş ve ceketimi giymiştim. Anahtarları cebime yolladıktan sonra hızlı adımlarla önce odamdan sonra da evden çıktım. Odada daha fazla kalamazdım, duvarlar üzerime üzerime geliyordu. Evin merdivenlerine oturduğumda bir süre bahçeyi izledim. Sokak lambaları hala yanıyordu. Hava serindi.
Geçen kısa bir sürenin ardından evin önünde duran araba ile derin bir nefes aldım. İpar arabadan inmiş, sessizce kapıyı kapatmıştı. Bahçe kapısını açarak içeri girdiğinde bakışlarım onun üzerindeydi. Yavaş adımlarla bana doğru yürüdü.
Tam karşımda durdu, bakışları yüzümde oyalandı. Gözlerim yalnızca gözlerindeydi. "Farklı bir yere gitmek ister misin? Ya da arabada konuşabiliriz?" Onaylamazca iki yana salladım başımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hiç söylenmemiş bir şarkı | gxg
Short Storyben senin gibi olsaydım. sen benim gibi olsaydın. o zaman durmaz mıydık aynı rüzgarda? ama biz yabancıyız. girlxgirl