yirmi

1.2K 113 39
                                    

"Çözüm değil ki kaçmak
Ama kaçmaktan zor alışmak."

Çarşamba 19.30

Çatalı yerine bırakırken bakışlarımı yemeğimin üzerinde gezdirmiştim. Tuzsuzdu. Her ne kadar bu pek hoşuma gitmese de tuzu normalden biraz daha fazla kullanıyordum sanırım. Bu yüzden kendi yaptığım dışında bütün yemekler tuzsuz geliyordu. Hatta yalnızca kendime yapmadığım yemeklerin hepsi tuzsuzdu. Evde bir şey yapacak olursam Toprak ve Eslem için tuzunu daha normal bir düzeyde tutmaya çalışıyordum.

Bakışlarımı masaya çevirirken derin bir nefes aldım. Gözlerimle masanın üzerindekileri süzerken tuzu görmemle duraksadım. İpar'a yakındı. Kaçamak bir bakışla ona bakmış ve gözlerimi hemen tuzluğa indirmiştim.

Geldiğimiz andan itibaren ona bakmamaya çalışıyordum. Bu öyle zordu ki...Henüz hiç göz göze gelmemiştik. Başka bir zamanda ilk göz göze gelişimiz için saniyeler bile yeterli olurdu ama şimdi öyle değildi. Hiç gözlerini benim üzerimde tutmuş muydu? Bilmiyordum. Bunu anlayacak kadar bile yakınında tutmuyordum bakışlarımı.

"Koray," Dedim bakışlarımı ona çevirirken. Benim yanımda, İpar'ın karşısında oturuyordu. "Tuzu uzatır mısın?" Tuz ona uzak sayılırdı, İpar'dan istemem daha doğru olurdu. Bunu hiç fark etmemişçesine tuzluğu alarak bana verdi. "Al bakalım Novasu." O an ismimin sonuna saçma sapan bir ek eklemesine bile takılmamıştım. Tuzluğu hızlıca alırken masadaki hiç kimsenin bunu fark etmediğinin bilincindeydim. "Teşekkür ederim."

Bakışlarım anlık olarak İpar'a kaydığında yutkunma isteğiyle başa çıkmam gerekmişti. Gözleri gözlerimdeydi. Bakışlarında karmaşık bir ifade vardı, bir elimdeki tuzluğa bir de gözlerime baktığında gözlerimi üzerinden çekmekte zorlanıyordum. Neden ondan istemediğimi sorguladığını anlayabiliyordum ama üzerinde çok durmamasını umuyordum. Bakışlarımı kaçırarak tuzu yemeğime boca ettim ve sadece tabağıma odaklanmaya başladım.

İşten sonra Toprak ve Eslem ile yemek yemek için buluşmuştuk. Sonra her nasıl olduysa Koray ve İpar da gelmişti yanımıza. Kerem, Melike ve Eftelya hala işte oldukları için gelememişlerdi. Arkadaş ortamlarına çoktan alışmıştım ama sonuç olarak onlar benim değil Torpak ve Eslem'in arkadaşlarıydı. Hiç arkadaşımın olmayışını daha önce pek sorgulamamıştım fakat artık bu durum beni rahatsız ediyordu.

Üniversiteye başladığım sene annemin ölümüyle başa çıkmak zorunda kalmıştım ve her anlamda içe dönmüştüm. Lisedeki arkadaşlarımla aram bu şekilde açılmıştı. İlk sene üniversiteyi dondurmuş, sonrasında sırf İzmir'den uzaklaşmak uğruna üniversiteye bambaşka bir şehirde devam etmiştim. Üniversitedeki arkadaşlarımla ise farklı yerlere dağılmamız sonucunda yakın iletişimde kalamamıştık. İzmir'e geldiklerinde görüşüyorduk ama o da nadirendi. Enes ile yakındık, İzmirden uzaklaştığında onunla da bağlarımız kopmuştu.

Kaldı ki hayatım beni yeterince zorluyordu. İkili ilişkilere herhangi bir şekilde ilgi gösterebilecek durumda hissetmiyordum kendimi. Ama şimdi...İpar vardı. İpar. İkimizi bir ilişki içerisinde düşünmek...Garipti.

Masada herkes bir şeyler konuşurken sadece yemeğimle ilgileniyordum. Korkuyordum çünkü. İpar'a baktığım anda herkes ne hissettiğimi anlayacakmış gibi geliyordu. Öyle tehlikeli, öyle mantık dışı bir korkuydu ki bu...hissettiklerimi bastıramıyordum. Onunla göz göze gelmemeliydim, konuşmamalıydım. Kolumda hissettiğim hareketlilikle birlikte soluma döndüm. Koray koluyla koluma çarpmıştı. "Sessizsin," İpar'ın bakışlarını üzerimizde hissedebiliyordum.

"İşten yeni çıktım, yorgunum." Dedim ses tonumu soğukluktan uzak tutmaya çalışırken. Hemen ardından bana az önce söylediği kelimeyi hatırlayarak tekrarladım. "KoraySu." Kaşları çatılırken gülmemek için kendimi tutmam gerekmişti. "O nereden çıktı kız?" Umursamazca omuz silkerken bakışlarım bir anlık İpar'a kaydı. Elindeki bardağı inceliyordu, düşünceli gibiydi. "E sen az önce söyledin ya? Ben söyleyemez miyim?"

hiç söylenmemiş bir şarkı | gxg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin