Loş bir ışık yayan aydınlatmalar mutfağı karanlıktan kurtarıyordu. Uzanarak mutfak dolabını açtım ve içerisinden bardakları çıkardım. Hepsini tek tek tepsiye yerleştirdiğimde bakışlarım yanımdaki İpar'a kaydı. Geniş mutfakta yan yana kahve yapıyorduk, bizimkiler içerideydi. "Gece uyuyamayacağız." Diye mırıldandım. İpar'ın evinde toplanmıştık.
"Biz uyuyamayacağız, senin içtiğin şey kahve olmadığı için sen mışıl mışıl uyuyacaksın." Gülümseyerek bana bakmış ve tatlı bir ses tonuyla konuşmuştu. Omuzumla hafifçe omuzuna çarparak onu ittirdim. "Ya İpar!" Dedim huysuzca. "Neden öyle söylüyorsun? Benim içtiğim şey de kahve..."
Küçük bir kahkaha attı. "Tamam tamam...Sen öyle diyorsan." Yeniden önündeki kahve makinesine döndüğünde daha çok yaklaştım ona. Uzanarak yanağına bir öpücük bıraktığımda derin bir nefes aldı. "Bayılıyorum sana." Dedim fısıldayarak. Yüzündeki gülümseme genişledi.
Ardından bakışları kapıya dönmüş ve benden bir adım uzaklaşmıştı. Temkinli olmaya çalıştığını anlayabiliyordum. Dolabı açarak çıkardığı şeyi tezgahın üzerinden bana doğru ittirdi. "Bak," Dedi yumuşak bir ses tonuyla. "Kahve için yeni bir karamel şurubu aldım. Dene bir, seversen hep alırız."
"Benim için mi aldın?" Zihnimden geçenler anlık olarak dudaklarımın arasından dökülmüştü. İçime bir sıcaklık yayan bu hislere alıştığımı fark ediyordum şimdi. Bir gün bu hisleri kaybetme ihtimalinin korkusunun içimi sarmasına izin vermedim. Gölgedeki sesleri susturdum, bir tek İpar'ın sesini duydum.
"Evet yavrum, ben ne yapacağım yoksa?" Gülümsemesi bana bulaştı, sessiz bir iç çektim. Birbirimizin yaşam alanlarına dahil oluyorduk, bir insanın hayatında varolabilmek nasıl böyle güzel hissettirebiliyordu? Aklım almıyordu, mantıklı bir açıklamasını yapamıyordum. Davranışlarımı kontrol etmek zordu, yalnızca hisler vardı.
Kahveler hazır olduktan sonra bardaklara koymuş ve tepsiye yerleştirmiştik. Karamel şurubunu yalnızca benim kahveme eklemişti.
Tepsiyi eline almadan önce uzanarak dudağına bir öpücük bıraktığımda geri çekilmeme fırsat vermeden öpücüğü derinleştirdi. Bir eli belime yerleşirken beni tezgahla arasına almıştı. Göğüs kafeslerimiz yükseldi, alt dudağımı sert olmayacak bir şekilde ısırdı ve geri çekildi. Yutkunmakta zorlanırken yeniden dudağına uzandım, küçük bir öpücüğün ardından dudağını dudağıma sürtmüş ve benden uzaklaşmıştı.
Gözleri gözlerime kilitlendiğinde aramızda küçük bir mesafe vardı. "Çok zorluyorsun beni." Dedi gülerek. "Ne yapıyorum ki?" Bakışlarım kapıya kaydı, kimse yoktu. "Soruyor musun bir de?" Titrek bir nefes aldım. "Öpmek istiyorum seni." Diye fısıldadım sessizce. "İnanamıyorum sana ya." Dedi başını iki yana sallayarak. "Gerçekten gizli gizli cilveleşen liselilere döndük."
Küçük bir kahkaha attığımda geriye çekilmiştim. Tepsiyi sıkıca tutarak kapıya doğru ilerledi. "Rahat dur, tamam mı?" Dedi gözleri parlarken. Onaylarcasına salladım kafamı. İkimiz de gülümserken salona girmiştik. Ben yerime yerleşirken İpar kahveleri verdi ve ikili koltukta yanıma oturdu. İkimiz de rahat bir pozisyon aldık. Kahvelerimiz önümüzdeki küçük sehpadaydı.
Bir anda saçlarıma dokunan ellerle geriye çekildim. Koray yanımdan geçip gitmiş ve kendi koltuğuna oturmuştu. "Ya dokunmasana saçlarıma!" Koray yapmacık bir sinirle kaşlarını çattı. "Ne yabanisin sen de." Dedi sinirlenmemden keyiflenmişçesine.
"Hoşlanmıyorum." Diyerek elimdeki yastığı ona fırlattım. "Bir daha yürüyüşe çağırmayacağım seni." Diyerek kollarını önünde bağlamış ve arkasına yaslanmıştı. "Çağırmazsan çağırma, ben meraklı mıyım sana?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hiç söylenmemiş bir şarkı | gxg
Short Storyben senin gibi olsaydım. sen benim gibi olsaydın. o zaman durmaz mıydık aynı rüzgarda? ama biz yabancıyız. girlxgirl