"Nasıl da geçmişti bütün bir yaz
başımda kavak yelleri esen o yaz
sense hanım eli kadar beyaz
çalmıştınız kalbimi bilmeden biraz."Cumartesi 17.23
Sıkıntıyla ayağımı yere vururken bakışlarım fotokopi makinesinin üzerindeydi. Alt tarafı tek bir kağıt çıkacaktı...Dakikalardır bekliyordum! En sonunda kırtasiyedeki genç çocuğun uzattığı kağıdı hızlıca aldım ve ücretini ödeyerek geriye adımladım. Çok sıcaktı ve aşırı derecede bunalmıştım.
Küçücük kırtasiyenin içerisinde oksijen yoktu sanki. Telefonumun çalmasıyla birlikte bakışlarım ekrana kaydı. Gördüğüm isimle birlikte büyük bir gülümseme belirdi yüzümde. Kırtasiyeden çıktım, temiz hava yüzüme vurdu. Derin bir nefes alırken çalan telefonu açtım. "Efendim?"
"Ne yapıyorsun?" İpar'ın sesini duyduğumda yüzümdeki gülümseme genişlemişti. "Kırtasiyeden çıktım." Yüksek lisansa başvurmak için belgelerimi tamamlamaya çalışıyordum. Acele etmeme gerek yoktu, vakit vardı ama bir an önce her şeyim hazır olsun istiyordum. "Hangi kırtasiye?"
"Sahil tarafındayım. Durağın arkasındaki kırtasiye." Dedim bakışlarımı etrafımda dolaştırırken. O bunaltıcı hava yerini hafif bir serinliğe bırakmıştı. Kırtasiyenin içerisinde dakikalarca beklediğim ve havasızlıktan boğulduğum için şu an cennete düşmüş gibiydim.
"İşten çıktım, buluşalım mı? Hava çok güzel. Yürürüz biraz." İpar'ın teklifiyle birlikte gözlerimi kırpıştırdım.
Olurdu tabii! Onu görmeyi çok istiyordum ama onu görebilmek için bahaneye ihtiyacım varmış gibi hissediyordum. Seni görmek istiyorum demeye çekinmiştim. İpar'da kalışımın üzerinden iki gün geçmişti. O iki gün öyle fazla gelmişti ki gözüme...İçim içimi yemişti ama yine de görüşelim diyememiştim. Her ne kadar kendime kızsam da yapamamıştım işte. Hayatımın etrafına ördüğüm duvarları bir anda yıkamazdım.
"Düşünmem lazım..." Dedim gülerek. Cevabım çoktan belliydi, sadece ona takılıyordum. "Düşün bakalım," Ses tonundaki keyif içimi hoş tuttu. Arkaplandan gelen seslerden arabasına bindiğini anlayabiliyordum."İşim vardı aslında ama...Erteleyeyim bari."
"Hmm, benim için mi?" Yerdeki küçük taş ile oynarken yüzümdeki gülümsemeyi silemiyordum. İpar'ın yeniden konuşmasıyla birlikte küçük bir kahkaha döküldü dudaklarımın arasından. "Öleceksin aşkımdan,"
"Anlamadım, sesin gelmiyor. Ne dedin?" Diyerek gölgede kalan banka ilerledim. Bana bu şekilde takılmasını ve onu anlamamazlıktan gelmeyi seviyordum. "Hiç...Yaz da çabuk geçti bu sene diyorum."
Derin bir nefes alarak oturduğum yere yerleştim. Bir an önce gelse iyi olurdu. "Kordonun girişindeyim." Muhtemelen bu taraftan gelecekti ve önümden geçecekti. Arabayı park ederek yanıma gelmesi daha iyi olurdu. "Geliyorum, kırtasiyenin önünde buluşuruz."
"Görüşürüz." Diyerek kapattım telefonu ve oturduğum yerde bacaklarımı sallamaya başladım. Beklemeyi hiç sevmezdim. Şu an daha da fazla sevmiyordum çünkü İpar'ı bir an önce görmek istiyordum. Nasıl böyle hissedebildiğimi bilmiyordum.
İlişkilere ve duygusal hislere uzaktan baktığımda bir insanı her gün görmek isteyebileceğim aklımın ucuna bile gelmezdi. Ben mesafe insanıydım. Bir gün hayatıma biri girerse onunla da bu mesafeyi koruyabileceğimi düşünüyordum ama bu sadece benim mantık süzgecimdeki düşüncelerdi. Gerçek hayatın bununla bir alakası yoktu.
Onu görmek istiyordum. Konuşmak, ne yaptığını bilmek, bir şekilde iletişimde olmak. Hayatım boyunca herhangi bir insanla uyumanın rahatsızlık verici olduğu düşüncesindeydim. Birlikte uyuduğumuz tek bir gece silip atmıştı bunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hiç söylenmemiş bir şarkı | gxg
Short Storyben senin gibi olsaydım. sen benim gibi olsaydın. o zaman durmaz mıydık aynı rüzgarda? ama biz yabancıyız. girlxgirl