"Sen öyle sakin sakin yanımda
Benim gözler her zamanki gibi dudaklarında
Bu uykumuz gelmeden önceki uyku."Cumartesi 22.49
Bir kolumu masaya dayamış ve yüzümü elime yaslamıştım. Diğer yandan da önümdeki biranın üzerindeki kağıdı tırnaklarımla söküyordum. Buraya odaklanmam gerekiyordu çünkü dikkatim dağıldığı an bakışlarım tek bir kişinin üzerinde tutulu kalıyordu. Bu durum iyiden iyiye sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Sürekli tam da karşımda oturan İpar'a bakmak istiyordum, onu izlemek istiyordum. Neden? Kafayı yiyecektim, sahiden. Bu, içimde bir şeyin dışarıya çıkmak istercesine tırnaklarını etime geçirmesi gibi hissettiriyordu.
Oflayarak önümdeki biradan bir yudum aldım ve arkama yaslandım. Eskiden, yani bütün dünyanın benimle bir zoru olduğunu düşündüğüm ve hayatımdaki kayıpların canımı acıttığı dönemde kendimle fena halde kafayı bozmuştum. Hala yaşadığım benlikle barışabilmiş değildim fakat eskiden çok daha kötüsüydü. Derdim sadece içimdekilerle değil aynada gördüğüm vücut ve yüz ile de ilgiliydi. Fiziğimi beğenmiyordum, yüzümü beğenmiyordum. Ne yaparsam yapayım aynadakine düşmandım. Zamanla aşmıştım bunu, nasıl yapabilmiştim bilmiyordum ama olmuştu. O hisler hala yokluyordu zihnimi, uzaklaştırmayı becerebiliyordum.
Bira içmeyi seviyordum ama bunun bana hiçbir zaman geçmeyecek bir bira göbeği olarak geri dönüş yapmasından da korkuyordum mesela. Bazen umrumda oluyordu, aynada uzun uzun kendimi inceliyordum. Sorun değildi, neden sorun olsundu ki? Ben, ben isem ve...yaşamıma devam ediyorsam vücudumda gördüğüm her şey sadece bana aitti. Benim hayatımın detayları, yaşadığımın izleri. Bir gün o çok korktuğum kırışıklıklar dolduracaktı yüzümü, onlar dahi bana ait olacaktı. Tamam...Belki o zaman kendimle tamamen barışmış olmazdım çünkü yaşlanacak olmak beni her zaman korkuturdu.
İçerisine daldığım düşüncelerin kenarından sıyrılarak bakışlarımı İpar'a çevirdim. Daha fazla dayanamamıştım. Kerem'in evinde toplanmıştık. Gecenin ilerleyen saatlerinde herkes eğlenceyi bir kenara bırakmıştı. Gecenin başında tanımadığım birçok kişi olsa da çoktan gitmişlerdi. Şimdi yuvarlak masanın etrafında otururken sadece bildiğim yüzleri görüyordum..
Geldiğimizden andan itibaren birkaç an dışında İpar'ın güldüğünü görmemiştim. Çok ciddi bir yüz ifadesiyle duruyor, bazen kaşlarını çatıyor ve bir şeyler düşündüğünü belli edercesine dudakları büzülüyordu. Herkesin farkında olduğunu görebiliyordum çünkü normal bir zamanda İpar'a takılmadan duramayan Koray bile ona karşı sessizdi.
Sanırım bu da aralarındaki arkadaşlık ilişkisinin getirdiği bir şeydi. Anlatmak isteyeceği bir şey olsaydı anlatırdı, İpar'ın karakteri düşünüldüğünde üzerine düşmek iyi bir fikir değil gibiydi. Aslında...Ona dair bilmek istediklerim tüm bu detayların bütünüydü. Neden böylesine sinirli ve hüzün dolu durduğunu merak ediyordum elbette ama böyle bir ruh halindeyken ona nasıl yaklaşmam gerekiyordu? Bunu da bilmek istiyordum. Ya da gereklilik neydi ki? Sadece...Bahsettiğim şey, onu tanımak istiyordum. Evet! Doğrusu buydu, zamanla, yanındayken tanımak. Neden? Neden sorusu ne zaman peşimi bırakacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hiç söylenmemiş bir şarkı | gxg
Short Storyben senin gibi olsaydım. sen benim gibi olsaydın. o zaman durmaz mıydık aynı rüzgarda? ama biz yabancıyız. girlxgirl