18?

153 17 4
                                    

Çocuklarla yerlerimize geçmiş beden dersinde yapacağımız basket maçını konuşuyorduk,
Oyun bağımlısı olmadan önce basketbolu çok oynardım hatta bu yüzden o yaşlardaki çocuklardan çok daha uzundum ve bana özenmelerini bile sağlamıştım.

Ama artık sıradan bir hobi olmuştu, yanlızca bazı beden derslerinde yapıyorduk.

Minho tek tek kimlerin oynayacağını yazdı hızlıca önündeki kağıta, ardından bana döndü
"Wooseok'un kolunda rahatsızlığı olduğu için katılamayacak, 7 kişiyiz"
Konuşması biter bitmez Jisung atıldı

"Hayır hayır hayır, bir takım 3 kişi bir takım 4 kişi oynayamayız. Başka birilerini de bulalım"
"Sevgilim sınıfta geriye kalan 4 erkeğin 4'ü de basketbol oynamayı bilmiyor."

Minho ağız alışkanlığından sevgilim demişti ve bunu cümlesini bitirince farketti.

Araları bu aralar çok iyi değildi bu yüzden de birbirilerine hep isimleri ile seslenmeye başlamışlardı.
Gözleri buluştu ve saçma sapan bir bakışma başlattılar, igrenç!

Onlara göz devirip sınıfa göz attım, ilk başta oyuna kız davet etme fikri aklıma geldi ancak geldiği gibi geri de gitti.

Önüme dönecekken arkadaki küçük siyahlıyı gördüm.
Nam-ı diğer çakma Yongbok, ona bu adı vermiştim.

Evet Felix'i sevmiştim yani iyi birine benziyordu ama bu çakma Yongbok olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

Basketbol oynayabiliyor muydu bilmiyorum ama sormaktan zarar gelmezdi. Hızlıca önüme dönüp ikiliyi kontrol ettim, hala bakışıyorlardı.

Bu iki salağı orada bıraktım ve arkaya Felix'in yanına gittim.
Başını kaldırıp beni görünce önündeki kimse görmeyecek şekilde açık tuttuğu defteri kapattı ve öylece soru sorar gözlerle bana baktı.

"Selam Yon-Felix!"

"Merhaba Hyunjin"
Sırasının yanında ellerim cebimde duruyordum, ona bakmak için ise kafamı eğmiştim.

"Ben şey soracaktım, basketbol oynamak için bir kişi eksiğiz de sen acaba basket oynayabiliyor musun?"
Ben konuşurken hep kafasını salladı, cümlemin bitmesi ile de cevapladı beni.
"Yani, ortalama bir şekilde oynadığımı söylerler"
"Harika! O zaman adını listeye yazıyorum"
"Ama, ben yanlızca seni tanıyorum,"
Cümlesini devam ettirmeden önce bir elini diğer koluna atıp hafifçe sıvazladı.
"Neden beni kabul etsinler ki?"

"Hey hey hey, sakın öyle düşünme. Emin ol asla bir yabancı gibi hissetmezsin"
"Ya güzel oynayamazsam?"

Bu sesiyle böyle sevimli cümleler kurması garibime kaçsa da gülümsedim, içimden gelmişti

"İyi oynayacağına eminim"
Elimi omzuma atıp yavaşça pat patladım ve geri cebime koyarak yanlarına geçtim.

Tekrardan ikilinin tarafına döndüğümde Chan'ın geldiğini farkettim, hemen yanlarına geçip oturdum. O sırada Chan konuşuyordu.
"3 kişiye 4 kişi olmaz, ben oynamam bu sayede eşitlenir"

Bakışmayı çoktan kesmiş ikili itiraz edecekken hemen konuştum.
"Merak etmeyin size oyuncu buldum"

Gözler bana döndü; ben ise arkaya dönüp Felix'e baktım, endişeli ve meraklı gözlerle diğerlerini incelerken gözleri benimkilerle buluştu. Sanıyorum ki gülümsedi ve ben de önüme döndüm.
"Felix'e sordum ve seve seve katılacağını söyledi"
"Oo demek platoniğini de çağırdın maça"
"Yah!"

Gᴀᴍᴇ'ɴ ʟᴏᴠᴇ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin