Violetta'dan;
Bugün için yaptıkları şeylere yüzümü buruşturarak bakıyordum. Doğum günü kekleri de vardır bunlar arasında. Sahiden bu tür şeyler kalmış mıydı ya? Iyk.
"Violetta çabuk doğum günü kahvaltını ye! Birazdan Maya gelecek. Hazırlanman gerekiyor, biliyorsun. Böyle paspal halinle gidemezsin oraya."
Başımı ellerimin arasına alıp homurdandım. Paspallıktan kurtulacağım elbise sarı ve tamamen payetlerden oluşan bir elbiseydi. Ayakkabısı bile öyle olacaktı! Daha önce hiç saçma sapan, zorlama bir kombin giymemiştim ben. Doğum günü için, doğum günü kızına bu yapılır mıydı? Tüm bıkmışlığımdan sonra hem de?
Ludmila ağzıma zorla bir şeyler tıkmak için hamle yaptığında geri çekildim. Ama bu, onu durdurmamıştı. Tomás'ın kollarımı tutmasıyla amaçlarına ulaşmışlardı pislikler.
Ellerinden kurtulduğum anda kendimi odama kapatacak, ardından da pencereden kaçacaktım.
"Aç ağzını, bak uçak geliyor!" dediğinde Ludmila, bomboş baktım ona.
"Ludmila ağzım oradan havaalanı gibi mi görünüyor?" diye çıkıştım. Tomás hem kollarımı sıkı sıkı tutuyor hem de kıkır kıkır gülüyordu. "Sende kopart kollarımı tam olsun. O, bana giydirmek istediğiniz iğrenç elbisenin içinde The Walking Dead'den fırlamış kolsuz bir zombi gibi görüneyim. Tüm istediğiniz bu, değil mi hain arkadaşlar?"
Francesca göz devirip Camila'nın verdiği, ne olduğunu anlayamadığım şeyi yapmaya devam etti. Küçücük evde Felix bile vardı! Sadece... León ve Calvinetta yoktu. Olmasını istediğim gibi...
"Tamam, yiyeceğim. Söz veriyorum. Bırakın beni." Tomás kollarımı sıkı sıkı tutmaya devam ederken, Ludmila başını salladı. Böylece de kurtuldum.
"Çabuk ye. Sadece on dakikan kaldı. Maya dakiktir, biliyorsun," diyen Camila'ya elimle hızlı olacağıma dair işaret yaptım. Masadakilere kısaca göz gezdirip en büyük olandan başladım. Umarım midemde pasta için yer kalırdı. Yoksa doğum günü kutlamanın anlamı neydi?
♣♣♣
Aynadaki aksimi göremiyordum. Ama eminim çok çirkin olmuştum. Elbisenin ışıltıları direkt olarak gözlere hitap ediyordu... Galiba kör olmuştum.
İlk aynanın karşısına geçtiğimde, "Bu ne biçim ben?" diye bir tepki vermiştim. Bu kadar süs bana ÇOK fazlaydı. Kendimi Ludmila'nın tarzını çalmış bir ergen gibi hissediyordum. Ne de olsa bu kadar ışıltı sadece onda olur, ona yakışırdı.
"Yüzünü buruşturmaya devam edersen daha da süslerim seni Violetta." Maya ciddi biri olmasa, umursamazdım bile. Ama yaparım derse, yapardı. Affetmeden hem de.
Elbisenin eteklerini iki yana çekip, "Kendimi hediye paketi gibi hissediyorum," diye yakındım. "Sanki bir erkeğin önüne hediye paketi olarak konulmuşum gibi. Ve bilin bakalım o paket açıldığında ne olacak?"