10.Bölüm ❇ Kaybolmuş Hissediyorum

1.5K 65 38
                                    

Violetta'dan;

Dün ile ilgili olan her şeyi çöpe attım. León'un bir daha etrafımda olmayacağını, açıklamasından önce hissetmiştim. Defalarca kez de söylemişti bunu zaten. Umurumda olmaması, canımın yanmadığı anlamına gelmiyor elbette. Kendimi iğrenç hissediyorum. Mesela; önceden masum bulurdum kendimi ama şimdi... onun kölesiymişim gibi geliyor. Bu da, ne kadar iğrenç bir durumda olduğumu gösterir.

Bu sabah bir karar aldım; buradan bir süreliğine ayrılacağım. Kendimle ilgili bir şeyler düşünür, planımı kurarım ona göre. Hem, ondan uzak durmak çok iyi gelecekti bana. Bu olaydan sonra, iyi olmak zorundaydı da tatilim!

Çantamın askısıyla oynamayı kesip, müdürün odasına girdim. Kimse yoktu. Şu an, içimdeki çocuklarla ilgili düşündüklerim de böyleydi aslında. Çocuklar, bedenimi terk etmiş gibi görünüyorlardı. Neden bilmem ama her zaman içimdeki birden fazla olan çocuklar ortadan kaybolduğunda, bir şeyler olacağını düşünmüşümdür. İçin ilginç yanı, öyle de oluyor. En son böyle hissettiğimde, ablam hamile olarak gitti. Ne yeğenimi, ne de onu görebildim bir daha. Babam ve annemin ölümünden sonra çok ağır gelmişti ablamın gitmesi. Şimdi de, masumluğum gitmişti. Çok karamsarmışım gibi gelse de, problem değil. Ben, karamsar olmak için doğmuşum.

"Violetta? Ne oldu?" Hiç ses duymadığımdan olsa gerek, minik bir çığlık attım. Bayan Angie, tüm sevimliliğiyle karşımdaydı. Duyduğuma göre, Bay Antonio'nun kızıymış. Buraya da elini kolunu sallayarak rahatça girebilirdi yani.

"Şey... Bay Antonio'ya bakmıştım ben. Nerede?" Dudaklarımı birbirine bastırıp, soru sormamasını diledim. Okulun ilk günündeki izlenimimin pek iç açıcı olduğu söylenemez Bayan Angie'ye karşı.

"Birazdan gelir. Neyin var? Bana her şeyini anlatabilirsin, tatlım. Dinlerim seni. Hem, babamın ikna olmayacağı bir şey söyleyecek olursan da, onu ikna edebilirim. Bunu, neyinin olduğunu öğrenebilmek için yapmıyorum, gerçekten."

Gözlerimi devirmemek için çabaladım. Sevmiyordum işte bu kadını! Neden zorluyordu ki? Tamam, öğrenebilmek için söylemiyor olabilir ama ben de güvenmek istiyorum yani. Sonuçta, bana göre önemli olan bir konuyu danışacaktım Bay Antonio'ya.

"Peki, daha sonra gelirim. Görüşürüz, Bayan Angie." Ah, tabii ki onunla görüşmek istemiyordum! Sadece... bir an önce yanından uzaklaşabilmek amacıyla öyle söylemiştim.

Beni durdurmasına fırsat tanımadan çıktım odadan. Ardımdan da hemen kapatmıştım kapıyı. Yürüyemedim ama. Daha doğrusu; yürümeme engel olan bir bedene çarpıp, kapı ve o beden arasında kalmıştım.

Başımı kaldırmaya korkuyordum. Çünkü, aldığım kokuyla kim olduğunu anlamıştım. León. Hep karşıma çıkmak zorunda olan ve beni yok etmeyi başaran pislik.

"Özür dilerim," deyip, hızlı adımlarla uzaklaştım ondan. Arkamdan geldiğini hissetmeye başladığım sırada, Federico girdi görüş alanıma. "Gelmesin!" dedim ve Federico'ya attım kendimi. Kulağımı okşayan nefesini bıraktı. "Kim gelmesin?"

"Merhaba!" Ağlayarak yerimde tepinmek istiyordum. Belde tüm kalbimle! Ah, tabii ki benim istediklerim asla gerçekleşmezdi ki! León'dan da kurtulamayacaktım işte. Kaderimi kabullenmem gerekiyordu. Her ne kadar bir erkek yüzünden bu durumlara gelmeyi kaldıramıyor olsam da, bana ne! Kabullenmek zorundaydım. Aklî dengemi yeterince zorlamıştı pislik.

"Sen neden geldin ya? Erkek arkadaşımla gezecektik, biz. Git işine. Halletmen gereken işlerin(!) vardır. Belki kaybettiğin kadınını bulabilirsin de. Hadi, kış kış!" Az önce kırdığım pot sayesinde yanaklarım alev almaya başladı. Genellikle ya utandığımda, ya da sinirlendiğimde böyle olurdu. Ve şimdi kendime öylesine sinirliydim ki! Bana ne yani kaybettiği kadınını bulmasından? Ha? Bir türlü durduramadığım çenem yüzündendi hepsi. Hıh.

✖ UZAK ✖Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin