Violetta'dan;
Çocuğun o halini görünce ne yapacağımı şaşırdım. Daha önce hiç bu şekilde bir şey yapmamıştım. Ya bir şey olursa?!
Düşüncelerimi bir kenara bırakıp, onun yanına gittim. Kahretsin!
"Ben çok özür dilerim! Sizi görmedim de. Lanet telefonumu da bulamayınca, dolabı o şekilde açtım. Dolabın arkasında sizin olduğunuzu bilmiyordum. Gerçekten çok üzgünüm." Uzun ve doğru açıklamayı yaptım mı acaba? Bana yeterli gibi göründü de.
Burnunun kanayıp kanamadığını kontrol etmek için olsa gerek, dolabımı açtı ve burnuna baktı.
"Sabah sabah hep beni mi bulmalılar ya?!" deyip, yürümeye başladı.
"Heeey! Onu, bana mı dediniz?!" uzatmayacaktım ama kendi istedi.
"Evet canım, sana dedim. Sorun mu var?" aniden bana dönünce korkmuştum tabii. Gözlerinin yeşil olduğunu da yeni fark ettim. Sinirden kıpkırmızı olmuştu gözleri, o ayrı.
"Evet, var!" diye bağırdım. Sonra da en klasiğinden, "Annen seni doğurarak, en büyük hatayı yapmış zaten!" diye ekledim. Aferin Vilu, böyle devam et! Bravo!
"Bak ya! Hem suçlu, hem güçlü. İşim olmasa, uğraşırdım seninle ama maalesef canım. Bu güzel yüzü daha sonra göreceksin. Sesimi de daha sonra duyacaksın," deyip, gitti.
Arkasından, "Beyinsiz ego yığını aptal!" diye bağırsam da umursamadı. Aman umursamasın zaten!
Neymiş? Güzel yüzünü daha sonra görür, güzel sesini de daha sonra duyarmışım! Peh! Dünyada tek onun tipinde insan olsa, yine de bakmam onlara! Egoist aptal!
Dolabımı kilitleyip, oradan uzaklaştım. Telefonumu da almayı unutmamıştım tabii. Başıma ne geldiyse, bu telefon yüzünden geldi. Kırsam mı acaba? Yok yok, kıramam. Çalışıp, para biriktirmem gerekir yoksa. Çalışmakta bana göre değil.
Ayaklarının beni gördüğü yere, yani parka, geldim. Kimsecikler yoktu. Tek başıma oturup, Camila'yı ararım, diye düşündüm. Öyle de yaptım zaten.
"Yine nereye kayboldun Vilu?" dedi. Sesi bıkkın çıkıyordu. Kızcağızı sürekli bekletirsem, bıkar tabii!
"Hiç sorma Camila. Yalnız başıma kalmak istiyorum."
"Yalnız kalmak istiyorsun yani? Peki, öyle olsun. Bir sakarlık yaparsan, özellikle de başını derde sokarsan, kurtarmayacağım seni," dedi ve telefonu suratıma kapattı. Bayağı yanlış konuşmuştum onunla. Üzdüm de Camila'yı. Hepsi o aptal yüzünden oldu! Sinirlerimi tepeme çıkarmasaydı, Cami'yi de üzmezdim.
Camila'yı aradım ama açmadı. Bin kere arasam, yine açmayacaktı. Tanıyorum onu. İyi de, burayı bilmiyor ki. Yalnız kaldığında ya kaybolursa? Kaybolmasın diye de bende kalacaktı zaten. Ah Cami, ah! Yine onu görürsem, elimden çekeceği var doğrusu! Ne yapabileceksem artık?!
Okulla park arasında fazla mesafe olmadığı için, hemen gelmiştim. O çocuğa görünmek istemiyordum. Bu yüzden de etrafı inceleyerek ilerledim şan dersinin olacağı dersliğe. Camila'nın derslerini bir gün öncesinden bir kağıda yazdığım için biliyordum.
Dersliğe girdiğimde, Camila bir köşede yalnız oturuyordu. Sıkılmış ve sinirlenmiş olduğu her halinden belliydi. Çekingen adımlarla ona doğru ilerledim.
"Selam."
Kafasını kaldırıp, bana baktı. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi önüne döndü.
"Camila özür dilerim. Sabah sabah sinirlerim bozuldu da birazcık. Sinirimi de azıcık senden almış bulundum. Kusuruma bakma."
Yüzüme baktı. Sonra yine hiçbir şey olmamış gibi önüne döndü. Yıllar sonra ilk kez bir araya gelmiştir ve ilk günden kırmıştım onu. Hepsi egoist aptalın suçuydu! Ne diye karşıma çıkmıştı ki?! Hoş, ben ona çarptım gibi bir şey oldu ama yine de orada olmasaymış!
![](https://img.wattpad.com/cover/17651076-288-k571280.jpg)