aś.14 -500'ze özel-

79 16 0
                                    

Hayat bazen ne istiyeceğini bilemememektir. Belkide bilsekte yapamamaktir. Ben Asaf Karadağlı artık bana Barlas Bartu Ataman diyorlar, ben defne olmadan Asaf olamazdım. Hayatımın en güzel 7 ayıydı, hani derler ya sana aşığım onun öyle cümleleri yoktu. Onun bakışları, gözleri vardı bizi anlatan, bizi okuyan ağzı vardı. Sadece bizi duyan kulakları vardı. En çokta papatyayı severdi, hep derdi ki bir  senin kokunu bir papatyanın kokusunu severim. Belki de bu yüzden gitti benden? Benim her duyum onu algılardı duygularimiz karşılıkliydi belki de.

"Sen gitsen de, kalbimde hep seninle olacağım, çünkü seninle yaşadığım her an, ömrümün en değerli parçasıydı."

Barlas, arabasını mezarlığın girişine park ettiğinde, güneş yavaşça batıyordu. Gökyüzü, altın sarısı ile mor arasında yumuşak bir geçiş yapıyordu. O an, her şey sessizdi, sadece rüzgarın yapraklarla oyun oynadığı uzak bir çınar ağacının hışırtısı duyuluyordu. Bir yandan içindeki boşluğu hissetti, diğer yandan kızına odaklandı. Afran uyuyordu, o yüzden birkaç saatliğine yalnız kalabilirdi. O an sadece bir şey yapmak istiyordu: Defne'nin mezarına gitmek. Onu tekrar görmek, ona bir şeyler bırakmak, belki de biraz olsun huzur bulmak.

İçindeki karmaşık duygularla yavaşça mezarlığa adım attı. Her adımı, geçmişin yankılarını taşıyor gibiydi. Defne'nin kaybolduğu günden bu yana geçen zaman ne kadar hızlı geçmişti, ama o an, her şey durmuş gibiydi. Sanki yıllardır buradaymış gibi, Defne’nin yokluğu her zaman varmış gibi hissetti.

Mezarı bulduğunda, bir süre onu sadece izledi. Burası, Defne'nin son bulduğu yerdi ama Barlas için bir son değildi. Hala ondan bir parça vardı. O anı, birlikte geçirdikleri yılları düşündü. Aralarındaki sevgi, savaşlar, kahkahalar, ağlamalar… Birlikte hayal ettikleri gelecek, şimdi hepsi geride kalmıştı.

Barlas, cebinden bir demet papatya çıkardı. Defne'nin en sevdiği çiçekti. Bu çiçekler, onun sadeliğini ve doğallığını hatırlatıyordu. Düşünmeden, elleriyle mezarın etrafına yerleştirmeye başladı. Papatyalar bir bir toprağa serildi. Sade ve zarif, hiç fazlalık yoktu. Barlas, çiçekleri yerleştirirken bir an gözlerini kapattı. Bir zamanlar aralarındaki gülümsemeler ve anlayış, şimdi sadece mezarın soğuk taşlarında yankılanıyordu.

"Benimle olsaydın, belki her şey farklı olurdu," diye fısıldadı, sesi titrekti ama derindi. Kızına, okyonus  düşündü; belki de Defne ona bu yolu gösterdi, kim bilir. Kızı, Barlas için her şeydi. Ama Defne, her zaman bir hatıra, bir eksiklik olarak kalacaktı.

Bir süre sessiz kaldı. Sadece rüzgarı, yavaşça hareket eden yaprakları duyabiliyordu. O an, zaman sadece bir anıydı; geçmiş ve şimdi arasındaki ince çizgi. Barlas, son bir kez gözlerini mezarın üzerine çevirdi. Bir şeyler daha söylemek istedi ama hiçbir kelime yeterli gelmedi.

Yavaşça geri adım attı, arabasına doğru yürürken arkasına bakmadan, gözlerinde birkaç damla yaşın izleri vardı. Defne'ye veda etti.

Ve sonra, yoluna devam etti.

Yoluma devam etsem nafile, ben bu yolda onla yürüyemedikten sonra?

Defne'm, papatya'm, Mihriba'nım..

Gözlerin bir dahakine bana daha uzun baksın, bir daha ölmek isterim o gözlerinde.

---

Son Durak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin