Asaf, gece yarısı Defne’nin cenazesinin olduğu odanın kapısını sertçe kapatıp, tek başına karanlık sokaklara çıktı. Ay ışığı, kasvetli bir şekilde dökülüyordu, fakat o ışık, gözlerindeki karanlık acıyı aydınlatmaya yetmiyordu. Defne'nin gülüşünü hatırlamaya çalıştı, ama aklında bir silüet gibi beliren o hatıra, zamanla buğulandı ve yok oldu. İçinde, kaybolan bir hayatın derin acısı vardı. Kalbinin her atışında, Defne'nin ölümünün yarattığı boşluk daha da büyüyordu.
Yavaş adımlarla, uzaklarda bir siluet belirene kadar yürüdü. Adımlarını hızlandırarak, o silüet yaklaştı. Bir adam, bir mafya mensubu, yere düşen bir sigarayı ezdi. Asaf, gözlerinin içine bakarken, sanki dünyada tek başına kalmış gibiydi. Her şeyin, her şeyin son bulduğunu düşündü.
Ama sonra bir şey uyanmaya başladı içindeki derin karanlıkta… Defne’nin ölümünün hesabını sormak, her şeyden daha önemliydi. Artık kaybedecek hiçbir şeyi yoktu.
"Burada ne işin var?" diye sordu adam. Ama Asaf, bu tür soruları duymuyordu. Onun aklında bir tek şey vardı: İntikam.
Defne'nin ölümünün sorumlusu kimdi? Kimler bunu yapabilirdi? Bunu öğrenmek için her yolu deneyecekti. Artık eskisi gibi nazik, sevgi dolu bir adam değildi. Onun yerine, cehennemde yanmış bir adam vardı. Yavaşça çakısını çıkardı, keskin kenarına bakarak onu ellerinde döndürdü. “O benim her şeyimdi,” dedi, sesi düşük ama sertti.
Adamın gözlerinde korku belirdi ama Asaf hızla yaklaştı. Kendisinin bir zamanlar kim olduğunu unuttu. Defne öldü ve geriye sadece öfke kaldı. Herkesin konuştuğu o soğuk, karanlık isim - Barlas – o gece yeniden doğdu. Bir zamanlar adı bir isyan gibi yankı uyandırıyordu, şimdi ise bir kabus gibi hissettiriyordu.
---
O geceden sonra, Asaf her geçen gün daha da karanlık yollara savrulmaya başladı. Çetelerle daha derin ilişkiler kurdu, her adımı, her hareketi, rakiplerinin korkusunu daha da büyütüyordu. Güç, hırs ve intikam… Bunlar, hayatının yeni temel taşlarıydı. Ölülerin gözleri, Defne’nin, hep üzerine bakıyordu. Ama o artık sadece kan ve nefret görmek istiyordu.
İntikamının bedelini ödeyecek olanlar kimdi? Bunu bilmek için tüm şehri yerle bir etmeye hazırdı. Bir zamanlar ailesi, dostları, ona bu yolda yürümemesi gerektiğini söylemişti. Ama hepsi kayboldu. Şimdi sadece bir ad vardı: Barlas.
Çetelerin en üst seviyesinde, düşmanlarını korkutmak için yaptığı her hamlesiyle, ismi her geçen gün daha fazla duyuluyordu. Her ne kadar düşmanları ona düşkün olsa da, o kimseye güvenmiyordu. Çünkü güvenmek, zayıflık demekti. Ve Asaf, artık hiçbir zayıflığa yer bırakmak istemiyordu.
Bir gece, bir anlaşma yapmak üzere buluştuğu mafya patronu, karşısında otururken, Asaf’ın gözlerinde hiçbir şey yoktu. Sadece boşluk, karanlık bir boşluk vardı. "Hesap verecek herkes olacak," dedi Asaf. Gözleri, tüm o yılların acısını taşıyor, ama bu acı artık ona bir güç gibi geliyordu.
Patron, bir yudum içki aldı ve Asaf’a baktı. "Defne’ye ne oldu, Asaf?" dedi. Asaf başını çevirdi, gözleri kararmıştı.
“Defne öldü,” dedi Asaf, sesinde hiçbir duygu yoktu. "Ve ben onun intikamını alacağım."
Söylediği söz, odada yankılandı. Ama bir an bile tereddüt etmedi. Asaf artık geçmişinden kopmuştu. O, zamanının en acımasız mafya lideriydi. Geçmişi ona acı veriyor, ama aynı zamanda o acı, gücünü pekiştiriyordu.
Sonraki günlerde, Asaf’ın adı, mafyanın en güçlü liderlerinden biri olarak her köşe başında anılmaya başlandı. Her hareketi, her bakışı, rakiplerini korkutuyor ve etrafındaki herkesi ondan uzak tutuyordu. Barlas adı, her yere yayıldı ve şehri saran bir korku dalgası oluşturdu. Artık, Asaf değil, Barlas'tı. Ve Barlas, her şeyin intikamını alacak kadar güçlüydü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Durak
Dla nastolatkówTehlike, ihanet ve sırlarla dolu bir dünyada, Unutulmuş Yankılar kaybolan bir aşkı, silinen hafızaları ve gerçeğin peşinden sürükleyen acımasız bir yolculuğu anlatan sürükleyici bir hikaye. Asaf'ın hayatı, karısı Defne, vahşi bir mafya baskınında öl...