18/Uyanmak...

42 7 0
                                    

Hiçbir şey demedi, bende çıkıp gittim. Eve dönüp, üzerimi değiştirdim, elimi yüzümü yıkayıp, saçlarımı taradım ve ördüm. Kendime acı bir kahve yapıp salondaki kanepeye attım kendimi. Şifon sehpadaki kitabı açıp okumaya başladım. Aslında okumaya çalıştım, çünkü Yakut'un  bozduğu siniri hala toparlayamamıştım. Kitabı kapatıp bir kenara bıraktım, sinirlerim alt üst olmuştu.

Bir bakımdan haklı olabilirdi de. Aman! Hatasız kul olmaz. Zarar görürsek çekiliriz bir kenara. Belki de Ekin'den kıskandı beni. Kıskanamaz, sözlü o! 

Başımı arkaya yatırıp gözlerimi kapattım. Ne zaman uyuyacak olsam içime bir huzursuzluk çökerdi. Evdeki sessizlik, o evdeki sessizliği hatırlatırdı bana. Karanlığın içinde gözlerimi açıp etrafa baktım, ben...

Ben kanepede oturmuyor muydum? Ne zaman odama gelmiştim? Dışarıdan gelen sarı sokak lambasının ışığı odanın bir kısmını aydınlatıyordu aydınlatmasına da... Ben buraya ne zaman, nasıl geldim. Komodindeki telefonu elime alıp saate baktım, 04:54, 21 Temmuz. Ben 23 Temmuz'da uyudum, 24 Temmuz'da uyanmam gerekiyordu, geçmişe mi gittim. Yok daha neler?  Odanın içindeki zımbırtılara bakıp yatağımda oturur hale geldim. Elimdeki telefonu tutarak yaşadıklarıma ayıkmaya çalışıyordum. Aklıma telefonumu kurcalamak geldi, kişilere girdim, Ekin'i ve Alaz Bora'yı kişilerde arattım ama, ikisinin de numarası kayıtlı değildi. Şaşkın bir şekilde yatağımdan kalkıp mutfağa ilerledim, mutfağa geçerken salonda bir gölge gördüm, kanepede... Yakut...

Yakut buradan hiç gitmemiş, hiç sabah olmamış, biz hiç kahvaltı yapmamışız, sözlüsü evi hiç basmamış, o iki gün hiç yaşanmamış, hepsi uzun sıkıcı bir rüyaymış... Saçımı karıştırıp mutfağa girdim, bir bardak su içip, düşünmeye başladım. Hatırlanan rüyalar rüya değildir, rüya sahibine küçük bir iletidir. 

O zaman, Ekin Yaman ve Alaz Bora Kaya gerçek mi ya da Şah?

Bardağı bir kenara bırakıp iyice aklımdaki her şeyi tartmaya başladım, rüyamda Ekin'in Yakut'la lise arkadaşı olduğunu hatırlıyorum, belki de gerçekten öyledir? 

Odama geri döndüm.  Yatağıma yatıp tekrar uyudum... Yapacak başka bir şey yoktu çünkü.

Sabah uyanıp, elimi yüzümü yıkadıktan ve dişlerimi fırçaladıktan sonra mutfağa gidip güzel bir kahvaltı hazırladım.Dejavu

Kahvaltı masasını balkona hazırladıktan sonra içeriden bir tıkırtı duydum. Yakut gözünü ovarak banyoya doğru yürüyordu. "GÜNAYDIN!" diye bağırdım arkasından, anın şokuyla bana dönüp belindeki silaha sarıldı, ellerimi havaya kaldırıp, "Sakin olun komutanım... Benim Elzem..." dedim gülerek. Nefesini dışarı verip, "Kalbim yerinden çıkıyordu Elzem, n'apıyorsun ya?" dedi. Ellerimi iki yana açarak indirirken, "Kahvaltı hazırlıyordum, sesini duyunca günaydın demek istedim." dedim.Dejavu

Bana doğrulttuğu silahı indirirken, "Sana da günaydın, nasıl şok yaşattıysan tırnağını da açmamışım." dedi silahına bakarak. Gülümsedim, "Banyo ileride sağda. " dedim. Başını salladı.Dejavu

O banyodan gelene kadar bende, çayları doldurmuştum balkona oturup. Elini yüzünü yıkayarak geri gelmişti balkona. Elindeki telefonu masaya koyup, tam karşımdaki boş sandalyeyi çekti, yerine oturduktan sonra, "Öküz gibi uyumuşum ya." diye söylendi kendi kendine. Dudak büküp, "Yorulmuşsundur, o iki ayda neler yaşadığını senden başkası bilemez." dedim.Dejavu

Eline çatalı alırken, "Alışverişe gittiğimizde, 'ilk defa doğru düzgün bir yemek yedim' demiştin hatırlıyor musun?" dedi. Başımı salladım, "Evet, "sende hiç yaşamayacağım bir şey söyledin' demiştin." dedim. Başını salladı, "Yaşadım..." dedi. "Kokmuş, soğuk konserveler..." diye söylendi. "Zorla ağzıma tıkıştırılan konserveler..."Dejavu

Mütemmim CüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin