28/Birden ortaya çıkan arkadaşlar

36 6 0
                                    

Salonda oturmuştuk, bir süre konuşmadık ama Yakut'un tanıştığı bir arkadaşından bahsetmeye başlamıştı. Bahsetme sebebi, kendisi burada değilken beni o komisere emanet edeceğiydi.

Yakut beni daha önce albayına da emanet etmişti ama o adamı tanıyordum, bu bahsi geçen adamla yakından uzaktan alakam yoktu. Aslında gergindim bu adam konusunda, çünkü kim olduğunu bilmiyordum ve işin en kötüsü ne iş yaptığından Yakut'un da bir bilgisi yoktu. Tek bildiği şey, bana gözü gibi bakacağını söylemekte ısrarcı olduğuymuş.

Yakut'un gözlerinden belliydi, anlatırken her mimiğinden belli oluyordu onun da arkadaşına güvenmediği. Sanki bu gerçeği gizlemek istemiyormuş gibi: "Aslında gerginim, adı sanı belli değil bir tip." dedi.

Dudağımı büktüm, "Yani?" dediğimde, "Büyük bir ihtimalle çok uzun durmam Siirt'te." dedi. "Çünkü o p.ç kurusuna güvenmiyorum."

Işık, "Yakut, sen bir araştırsana şu arkadaşını...Adını biliyorsun sonuçta." dediğinde Yakut sakin bir dille konuştu: "Sadece adını bilmekle olmuyor o işler."

Bacağımı sallamaya başladım, "Neyine güvenmiyorsun?" dedim. Omuz kaldırdı, "Genel, uçuk kaçık bir tip, ne yapacağı belirsiz insanlardan. Sosyopat..." diyerek açıkladı.

Derin derin nefesler aldım, "Sosyal ortama ayak uyduramıyor yani." dedim. Yakut başını salladığında, "Tamam, adam ederim ben onu iki günde. Benlik bir sıkıntı yok."

"Benlik sıkıntı var ama." dedi. Omuz kaldırıp dudak büktüm, "Bir şey olmaz, ona güvenmiyorsan bana güven. Dağda on iki yıl teröristlerle yaşadım ben, bir tipik sosyopattan bir zarar gelmez." dedim. Yakut sıkıntıyla nefes alıp Işık'a baktı, "Bu kıza söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum artık." diyerek başını iki yana salladı.

Işık gülümsedi, "Kızı yönetmeye çalışıyorsun, o yüzden böyle oluyor." dedi. Yakut bana bakıp, "Aynılarını kendi de dedi, sonuç; elinde patladı." dedi. Hatırlamıştım neler söylediğimi ama tepki vermedim.

Yakut, "Geçti gitti ama gerek yok hatırlamaya." dediğinde gülümsemeye çalıştım.

Işık Yakut'a aklına bir şey gelmiş gibi bakmıştı, "Ne zaman gelecek arkadaşın?" dedi. Yakut dudak büküp, "Elzem'in İstanbul'a gelişi çok plansız oldu, normalde bu kadar hızlı bir geliş beklemiyordum. Ayrıca şimdi o dangalağa ulaşmak çok zor olur. Kırk yılda bir çıkar deliğinden." diye konuştu.

"Ne yapacağız?" dedim, "Zaten o olmaz, Aydeste'yi ayarlayacağım sana, yaşlarınız yakın iyi anlaşırsınız." dedi.

"O kim be?" dedim şaşkınca, Yakut omuz kaldırıp, "Arkadaşım, yani tanışıyoruz." diye söylendi.

Arkama yaslandım, tek kaşımı kaldırıp, "Nereden tanışıyorsunuz?" dedim. Derin bir iç çekti Yakut, "Tanışıyoruz kızım işte, iki saat uğraştırma beni."

Cevabı hiç hoşuma gitmedi, "Nereden tanıştığınızı merak ettim ama şimdi, malum bence bilmeye hakkım var." diye homurdandım. Yakut, "Aydeste, halamın kızı, akraba olduğumuz için tanışıyoruz." dedi.

Başımı sallayıp, ona tepki vermedim. Ben bir şey söylemeyince, "O kadar sordun, kurcaladın susmak için miydi?" diye sordu.

Tekrar başımı salladım, ben onunla konuşmayıp iki kere baş salladığım için miydi bilmiyordum ama o da birden konuşmamaya başlamıştı. Hepimiz birden konuşmayı kesmiştik, sırf konuşmadığımız için İşık sıkılmış bir şekilde, "Haydi kalkın, odalarınızı göstereyim size." dedi.

Bir oğulları vardı, ortalıkta görünmüyordu, "Işık, oğlunuz nerede?" dedim. Gergin bir nefes aldı, "Anneannesinde kalacak, Siirt'e kadar sürükleyemezdim onu." dedi.

Başımı salladım, yukarı kata çıkarken, "Ekin'in başka mağazaları var mı?" dedim.

Işık, "Var, asıl geliri mağazalardan ya da şirketinden değil." dedi, onun sözünü Yakut tamamladı:"Kara para aklıyor, vergi kaçırıyor, bunlardan çok gelir kazandığı şey ise dolandırıcılık. Uyuşturucu satıyorum ayağına karbonat satıyor. Kemal Sunal misali."

Gülümsedim, "Zekice." dedim. Yakut kıkırdadı, "Aptallık..." dedi. Ona baktım, "Neresi aptallık?" diye sordum. Merdivenin korkuluğuna elini koyup adımlarını durdurdu, "Haram para aslanım, nereden kazanırsan kazan..." dedi, "Sonu selamet değil."

"Aslanım mı?"

"Kedim mi deseydim Elzem?"

"Yani o da garip ama aslanım da biraz kaba değil mi koçum?"

"Bana diyene bak, koçlar koyunlar havalarda uçuyor."

"Kes sesini çok konuşma."

"Ohh! Emirler de verildiğine göre, başlasın bizim mesai."

Yukarı katta durduğumuzda, uzun bir koridor önünde durduk. Sağ tarafta iki sol tarafta bir kapı vardı. Işık, Yakut ve bana dönüp, "İsterseniz siz büyük oda da uyuyun ben bugün misafir odasında takılırım." dedi.

Işık'ın kastettiği şey bariz bir şekilde ortadaydı, Yakut bana bakıp başını iki yana salladı. Kıkırdadım, "Gerek yok, misafir odalarında ayrı ayrı kalırız biz." dedim.

İşık omuz kaldırdı, "Gerek olsa bile ben izin vermem, evimde zinaya yer yok." dedi. Yakut'la ikimiz sesli güldük.

Mütemmim CüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin