39/Ekin'in Yardımı

21 2 0
                                    

(Elzem anlatıyor)
Sabah uyandıktan sonra duşa girip çıktım, üzerimi giyinip saçlarımı tarayıp ıslak bıraktım.

Aynada kendime bakarken, annemin küçükken saçlarımı iki yandan ördüğü geldi.

Saçlarımı ortadan sağ tutamı elime aldım, eşit parçalara bölüp sırayla üst üste geçirdim. O sırada odanın kapısı tıklatıldı, kapı hafif açıldı, "Elzem, bana yardım eder misin?"

Ekin'in gözlerine baktım, "Konu ne?"
İçeri girip kapıyı açık bıraktı, kapı pervazının    bağlı olduğu duvara sırtını yasladı, "Işık..." dedi. "Affetmiyor beni."

Dudak büktüm, "Ben ne yapacağım?" dedim.   Yutkundu, "Onu ikna etmeyi dener misin?" diyerek yalvarır gibi gözlerime baktı, saçımın diğer tutamını da örüp, "Şansımı denerim, ikna olmazsa zorlamam ama bir şartla." dedim.

"Bana tekrardan bir iş vereceksin."

Gülümsedi, "İstediğin iş olsun, o iş kolay." dedi. Gülümsedim, "Yakut'la da barış." dedim. Başını salladı, "Tamam..." dedi.

Odadan çıktı. Bir süre odada bekleyip düşündüm, bu evde haddinden fazla vakit geçirmiştim, kendime bi ev bulmam lazımdı.
Makyaj masasının üzerindeki telefonu aldım, Yakut'un telefonu bir süre kapalı olacaktı. Ona ulaşamayacaktım. Eğer Ekin'le iyi anlaşırsam sığınacak, yardım isteyecek bir tanıdığım olurdu, zaten onun ayarladığı bir işte çalışacaktım.

Oturduğum yerden kalkıp odadan çıktım. Salona doğru inerken biraz göz gezdirdim, Işık berjere oturmuş bir dergi okuyor, Ekin de onun karşısındaki pufa kedi gibi oturmuş onu izliyordu.

Ekin sadece susuyordu, beni fark etti, ağzımın içinde, "Konuştunuz mu?" dedim. Omuz kaldırıp, sessiz bir şekilde, "Yüzüme bakmıyorki." dedi.

Başımı salladım, "Işık, bugğn ne yapıyorsun, yani boş musun?" dedi. Işık bana baktı, Ekin'in yüzüne yan nir bakış atıp, "Boşum, müsaitim yani bir işim yok." dedi. Gülümsedim, "O zaman üçümüz beraber dışarı çıkalım." dedim. Işık kaşlarını kaldırdı, "Üçümüz mü? Oğuzhan okulda?" dedi.

"Ekin, sen ve ben diyorum." dedim. İç çekti, "Eh madem, git hazırlan yarım saate çıkarız." dedi. Ekin bana baktı, gözümle 'yanıma gel' işareti yaptım, mutfağa geçtim, Ekin mutfağa girip kapıyı açık bıraktı, "Ne oldu şimdi?" dedi.

"Naz yapıyor diyeceğim ama... Naza benzemiyor." dedim. "Sizin bu hale gelmenizde benim de payım var..."

"Senin bir suçun yok." dedi. Başını iki yana salladım, "Var, anlamadan dinlemeden Mert'e uydum." dedim. Gözlerini kırpıştırdı, "Işık beni affetmeyecek givi duruyor diyorsun yani." dedi. Mecburen başımı salladım.

Yüzüne bile bakmıyordu, "Özür dilerim Ekin." dedim, başını salladı, "Ben sana iş ayarlayayım bizim ofisten." dedi. "Bir şey daha rica edebilir miyim?" dedim.

Gözümün içine baktı, "Bir de bana uygun bir ev bakar mısın, ofise yakın olursa memnun olurum." dedim. Başını salladı, "İstersen ev işi hallolana kadar bizim otellerden birinde misafir edebilir seni." dedi.

"Fark etmez, daha fazla zahmet vermeyeyim yeter." dedim.

Belki de Işık benim varlığımdan dolayı Ekin'e çok yüz vermiyordu. Belki de hala aramızda bir şeyler olduğunu düşünüyordu ya de Ekin'e çok kırılmıştı.

Onun yerinde ben olsam ben de kırılırdım. Ekin konuşmadan mutfaktan çıktı, telefonum titredi,

569 ***: Ben Serhat, Ekin'in ofisinde ceoyum  sanırım asistanım olacakmışsın.

Siz: Memnun oldum Serhat Bey.

569 ***: Yarın başlayabilirsin, şuan asistana çok ihtiyacım var.

Siz: Mülakat falan olmayacak mı?

569 ***: Hayır gerek yok, daha önce mağazalarımızdan birinde müdürlük yapmışsın, bence asistanlık vız gelir sana.

Siz: Peki. Yarın görüşürüz o zaman.

569 ***: Bekliyorum, sakın satış koyma, kırılırım.

Telefonu kapattım, Ekin tekrar yanıma gelip, "Ofisin yakınındaki otelde bir oda ayarlattım." dedi, mutfağın kapısında durup bana baktı. Başımı salladım, "Teşeklür ederim." dedim. Başını salladı.





Mütemmim CüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin