19/ Açılış ve Ekin Yaman

42 8 0
                                    

Neslihan beni kapıda yalnız bırakıp, kaçmıştı. Derin bir nefes alıp zile bastım. İçeriden gelen bir iki tıkırtı ve konuşmadan sonra kapı açıldı, kapıyı Yakut açmıştı. "Selam..." dedim.

Beni görünce gülen yüz ifadesi saniyelik şaşkınlığa dönerken, "Hayırdır, hangi rüzgar attı seni buraya?" dedi. Kaşlarımı çatıp, "İstediğin zaman gelebilirsin dedin." diye söylendim. Kıkırdadı, "Gülme lan! Çık kenara Nebahat teyzemi göreceğim ben." dedim. Yüzündeki gülüş soldu, "İnsan bir selam alır be!" diye söylenerek içeri girdim.

"O kadar selam verdik..." dedim. Saçımı savurup Nebahat teyzeme sarıldım, "Hoş geldin?" dedi. Yüzümü asıp, "Hiç hoş bulmadım teyze." dedim. Kaşlarını çatıp, "Ne oldu?" dediğinde, elimle Yakut'u göstererek, "Şu öküz, pardon ayı kapıdan almadı beni içeri." dedim. Yakut ellerini kaldırıp, "Külliyen yalan, sadece niye geldiğini sordum." dedi. Ağlayacak gibi yapıp, "Selamımı da almadı..." dedim.

Nebahat teyze Yakut'a ayıplayıcı bakışlar atarken, Yakut son kozunu oynadı, "Teyzecim, sen bu deliye mi inanacaksın yoksa yeğenine mi?" dedi. Nebahat teyzeme dönüp, "Deli dedi bana dağ ayısı!" dedim. Nebahat teyzem ayağındaki terliği çıkarıp, Yakut'a attığında, "Lan bir goril yapmadığı kaldı, terliği niye ben yedim kafama?" dedi isyan ederek. Başımı salladım, "Gorilsinde zaten, şu cüsseye bak!" dedim.

Yakut elindeki terliği bir kenara attı, "Sen niye geldin ya?" dedi. Cebimdeki telefonu çıkarıp ona uzattım, "Bende unutmuşsun gorilim." dedim. Telefonu elimden hızla çekti, "S.kacağım gorilinize ha!" dedi. Nebahat teyzeme, "Goril yemek yedi mi, sinirli gibi duruyor?" dedim. Nebahat teyze gülmemek için soğuk terler atıyordu, "Yok yok, yiyordu da sen kaldırdın başından." dedi.

Başımı salladım, "He tamam iyi o zaman öldürmez." dedim. Yakut gözüme yan bir bakış attı, "Allah benim belamı versin, ben sana hiç bulaşmayacaktım..." dedi.

Kaşlarımı çattım, "İki de bir bela okuyup durma, dağdan topluyorlar sonra ayı!" dedim. Yakut üzerime doğru yürüyünce "Teyze!" diyerek Nebahat Teyzemin arkasına saklandım. Yakut'un en büyük korkusu teyzesiydi. Zaten onu önünde görünce duraksayıp, "Ama bunun hesabını sorarım senden tenhada." demişti.

Teyzemin kulağına, "Ne diyor bu, delirdi mi?" dedim. O da beni tekrar ederek, "Sen ne diyorsun lan, delirdin mi?" dedi.

Ortalığı karıştırıp, biraz eğlendikten sonra evime döndüm. Öztürk abi mesaj atmıştı, kafeye çağırıyordu beni.

Daha yeni girdiğim evimden çıkarken, bir terslik olduğunu düşünmeye başlamıştım. Ya eleman yoktu ya da müşteri çoktu gibi bir durum değildi. Sanırım başka bir sıkıntı vardı.

Kafeye geldiğimde, Öztürk abi beni kapıda karşılamıştı, elinde bir kutu vardı, küçük avuç kadar bir karton kutu, "Yakut gönderdi buraya, sana verecekmişim ama adresini bilmediğim için seni çağırmak zorunda kaldım." dedi. Başımı salladım. Kutuyu alıp içine bakmadan, "iyi yapmışsın, zaten eve kadar göndermek uğraştırırdı." dedim. Kutuyu orada açtım, içinde küçük bir kutu daha vardı, kadife yüzük kutusu...

İçindeki yüzük kutusunu çıkarıp Öztürk abiye sorgulayıcı bir bakış attım, "Elzem' e ver dedi..." diyerek açıkladı hiçbir şey bilmediğini. Yüzük kutusunun içinde gerçekten bir yüzük vardı, başta şaka sanmıştım ama değilmiş.

Şaşkın şaşkın elimdeki yüzüğe bakıyordum. Öztürk abi diğer elimdeki karton kutunun içinden bir kağıt çıkardı, bir not kağıdı.

Not kağıdında; Biliyorum biraz uygunsuz bir davranış. Ama ben o yüzüğü takmanı istiyorum. yazıyordu. Öztürk abi, "Salak bu çocuk..." dedi. Başımı salladım, "Manyak bence, sözlü olacak birde." dedim.

Mütemmim CüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin