"Merlin mi?" Arthur şaşkınlıkla sordu, ismin karşısında midesinin nasıl kasıldığını görmezden gelmeye çalışıyordu.
Tekrar ağlamaya başlamadan önce Gwen'in tek diyebildiği "O-" oldu.
Arthur'un aklı karışıyordu. Ne olmuştu? Babası büyücünün kimliğinin sandığından daha fazla mı farkındaydı? Merlin'i-
"Arthur," dedi Lance telefondan.
"Lance? Neler oluyor?" Arthur ceketinin düğmelerini iliklerken bir yandan da Leon'un izini sürmeye çalışıyordu.
"Fazla endişelenme. Gwen bunu çok kötü karşılıyor çünkü onun benimle gelmesi gerektiğini düşünmüyorum."
"Neyi kötü karşılıyor?" diye sordu Arthur.
"Az önce Merlin'in kırık bir bilek ve beyin sarsıntısı şüphesiyle A ve E'ye kendi başına yürüdüğünü söyleyen bir telefon aldık."
Siktir. "Ne olmuş?"
Leon başını sorgulayıcı bir tavırla eğerek koridorda belirdi ve Arthur hızla parmağını şıklatarak 'Arabayı getir,' işareti verdi.
Lance, "Partiden sonra eve doğru yürüyormuş," diye yanıtladı. "Erken ayrıldığını biliyorsun..."
Evet, Arthur bunu biliyordu, çok teşekkür ediyordu ama Lance'in sesine sinen hafif suçlama tonu hoşuna gitmemişti.
Lance, Arthur'un sessizliğini devam etmesi için bir izin gibi görerek, "Görüşüne göre kısa bir süre sonra birkaç adam onun üzerine atlamış," diye ekledi. "Telefonunu ve cüzdanını almışlar ama üzerinde olsan tek şey bunlardı."
Ön kapı onun için açıldığında Arthur kaşlarını çattı. "Karşı koymamış mı?"
Lance bir süre sessiz kaldı. "Hayır."
"Ama kesinlikle karşı koyabilir miydi?" Arthur bekleyen arabaya binerken yavaşça sordu. Eğer Merlin gerçekten de babasının bir büyücünün olması gerektiğini söylediği gibi biriyse, o zaman saldırganlar kesinlikle kaldırımdaki yanık izlerinden başka bir şey olmazlar mıydı?
"Belki ama Merlin öyle biri değil, Arthur," diye yanıtladı Lance dikkatlice." O... o insanlara zarar vermez."
"Kendini savunmak için bile mi?" Arthur, Downing Caddesi'nin sonundaki kapı açıldığında ve araba neredeyse terk edilmiş bir Whitehall'a doğru hareket ederken sordu.
Lance, "Bu onun tarzı değil," diye yanıtladı.
"Nereye gidiyoruz, efendim?" Leon ön yolcu koltuktan sordu.
"Henüz bilmiyorum," diye yanıtladı Arthur. "Lance?"
"Evet, Arthur?"
"Merlin hangi hastanede?"
Lance yavaşça "Chelsea ve Westminister," diye yanıtladı. "Neden?"
Arthur, "Chelsea ve Westminister Hastanesi," diye tekrarladı. Neyse ki Leon ya da Geoffrey Arthur'un istediğini sorgulamadı ve uygun rota hesaplandı.
"Arthur, arabada mısın?" diye sordu Lance, sesi şaşırmış gibi çıkıyordu."
"Merlin'e mi gidiyor?" Arka planda Gwen'in sesi usulca Arthur'un kulağına taşındı.
"Evet, Lance," diye içini çekti Arthur, "Arabadayım." Lance'in, Başbakanın neden o kadar hoşlanmadığı bir adamı bulmak için Londra'ya gittiğini sormayacağını umuyordu çünkü Arthur'un buna verecek bir cevabı yoktu.
"Doğru," diye yanıtladı Lance. "Bir dakikaya görüşüyüz o zaman."
"Evet, sanırım öyle olacak," diye yanıtladı Arthur. " Ve Gwen'e şu anda hastanenin yakınına bile gitmemesi gerektiğini söyle. Etrafta ne kadar mikrop dolaştığını biliyor mu?" Her şey beklediğinden biraz daha çabuk çıktı ama umursamayacak kadar dengesiz hissediyordu.
"Bundan emin olacağım," Lance telefonu kapatıp Arthur'u düşünceleriyle baş başa bırakmadan önce cevap verdi; hiçbir zaman özellikle hoşlanmadığı bir durumdu.
*26.12.2023*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Snapshots /Merthur
Fanfiction*Çeviridir. *Tamamlandı *** Aralarında her zaman heyecan olacaktı ama tartışmakla flört etme arasında ince bir çizgi vardır. (Ya da Arthur Pendragon'un kesinlikle Hugh Grant olmadığının hikayesi.)