Bölüme geçmeden önce bir duyuru yapmak istiyorum. Ay çok resmi konuşuyor gibi hissettim neyse şimdi hikâyenin bitmesine az kaldı ama aklımda bir kaç şey var eğer isterseniz onları da ekleyip bir kaç bölüm daha uzatabilirim. Tabii ki bu bölümlerde çok güzel kaoslar olucak😉
O zaman keyifli okumalar😽
...
Yazardan
Yeonjun yatağın başında Soobin ile konuştuktan sonra derin derin düşüncelere daldı. Sürekli bugünü düşündüğünü fark etti o kadar eğlenmişti ki, bir çok duyguyu biraz arada yaşamıştı ki ağlamak üzereydi. Kendini zor tuttu.
Çok fazla zaman kaybetmeden üstünü değiştirip uyumak için yatağına yerleşti. Yarın erken kalkıp güzelce hazırlanmak ve Soobin'e güzel görünmek istiyordu. Ne kadar güzel olursa artık. O böyle düşünüyordu, o kendini sevmeyince kimsenin de onu sevmeyeceğini düşünüyordu. Neden böyle olsun ki? Herkes sevilmeyi hak eder bir gün mutlaka bende sevilirim dese de hala değişmedi.
Uyumadan önce hep yaptığı gibi karanlık tavana bakıp hayaller kurdu, aslında bunlar tam olarak hayal değil. Çünkü artık düşlediği şeyler gerçek idi bu nedenle hayal kurmak yerine sevdiği kişi ile neler yapabileceğini düşünüyordu. Bundan sonra hayallerini gerçekleltirip kendine ve Soobin'e güzel anılar bırakmak istiyordu.
İçi içini yiyor her geçen dakikada kalbinin atışı hızlanıyor heyecanlanıyordu. Uyuması gerektiğini biliyor fakat yarın için o kadar heyecanlı ki gözleri bir saniye bile kapanmıyor. Ama böyle dediğime de bakmayın çok geçmeden uykusuna daldı bile.
Güzel ve huzurlu bir uyku çekmişti uzun zaman sonra. Sabahın erken saatlerinde kalkıp annesini şaşırtmıştı. Güzelce kahvaltısını yaptı, dolabından en güzel giysileri seçip giyindi, saçına şekil verdi ve en son güzel kokan bir parfüm sıkarak heyecanla Soobinin gelmesini bekledi.
Saat neredeyse 2 oluyordu. Kombinini tamamlayan ayakkabılarını da giyip evin bahçesinde beklemeye devam etti.
Sonunda Soobin de gelmişti. Yeonjun'un gözünde harika görünüyordu ve öyleydi de. Tam bir prens gibi hangi insan bu kadar yakışıklı olur ki. Onu imreniyor mu yoksa seviyor mu bazen emin olamıyor.
Onu görünce yüzüne öyle güzel bir gülücük yerleşiyor ki uzun zaman böyle güldüğünü Soobin 'den başka kimse görmedi. Çünkü uzun zaman sonra onu bu denli mutlu eden bir tek o olmuştu. Kalbini çarptıran, her aklına geldiğinde deliler gibi gülümseten, onun gözlerine baktığında farklı dünyalar gördüğü tek kişi oydu belki de.
Sb:Çok güzel görünüyorsun.
Yj:Bir erkeğe güzel demek doğru mu ki?
Sırıtarak sorduğu bu soruyu Soobin ciddiye almış olmalıydı.
Sb:Bir erkek olsan bile güzelsin ve her zaman sana güzelsin diyeceğim. Çünkü öylesin.
Yeonjun'un anlık olarak yanakları kızarmıştı hemen. Soobin her böyle konuştuğunda elinde olmadan utanıyor domates gibi kızarıyordu.
Sb:Gidelim mi artık filmi kaçıracağız.
Yj:Film?
Sb:Evet, hani en son filme gideceğimiz zaman ben biraz dayak yemiştim hatırlarsan.
Yj:Özür dilerim.
Sb:Ne? Neden özür diliyorsun?
Yj:Benim yüzümden olmuştu çünkü.
Sb:Saçmalamasan seninle bir alakası yok ve keyfimizi kaçırmayalım şimdi bu bizim ilk randevumuz.
Yj:İlk mi? İlk olduğunu sanmıyorum.
Sb:Hayır ilk, sevgili olarak ilk randevumuz.
Yi:Doğru...Haklısın.
Yeonjun yine utanmıştı. Sevgili kelimesi ona göre ikisi için çok alakasız bir kelimeydi.
Daha fazla evin önüne durmamak için Soobin, öylece yere bakıp kaldırım taşlarını inceleyen Yeonjun'un elinden tutup çekiştirmeye başladı.
Bugünü onun için güzel ve eğlenceli geçirtirmek ona unutulmayacak bir anı bırakmak istiyordu ve bunun için güzel bir gün planlamıştı.Daha birbirlerini çok tanımadıkları için kendine göre ayarlamıştı bazı şeyleri ise rüşvet karşılığı Beomgyu'ya sorup yardım almıştı.
Hangi tür filmlerden hoşlanır, hangi yemekleri sever, en çok neler yapmaktan hoşlanır gibi bir liste hazırlamıştı. Tek dileği Yeonjun'un mutlu olmasıydı.
Uzun bir süre el ele tutuşarak gitmişlerdi. Herkes onlara bakıyordu sanki ne yapıyorlarsa?
Yeonjun üzerlerinde olan bakışları hissetmişti ve bu bakışlardan hiç hoşlanmadığını anladı bu yüzden ne kadar istemese de Sooobinin elini bırakmayı denedi.Yj:Soobie elimi bıraksan olmaz mı?
Sb:Neden?
Biraz düşündü "neden?" doğru neden bıraksın ki elini korkusuzca tutması daha doğru değil mi? Ve bu hoşuna gitmişken.
Yj:Ya da boşver, hoşuma gitti.
Soobin birden yolun ortasında durdu o durunca arkasında yürüyen bir şeyden haberi olmayan Yeonjun da ona çarptı.
Yj:Ah! neden durdun birden burnum kırılıyordu.
Sb:Hoşuna mı gitti?
Yj:Ne? Burnumun kırılmasını soruyorsan hayır hoşuma gitmedi.
Sb:Eğer hoşuna gittiyse her zaman yaparım.
Yj:Ne diyon lan sen? Ay pardon. Ne dedin sen?
Sb:Elini her zaman tutarım Yeonie~
İki eline de tutmak için önüne dönüp büyük elleri ile Yeonjun'un ellerini tutarken söyledi. Yüzünde güzel bir gülücük hatta gamzeleri belli olacak şekilde gülüyordu. Yeonjun ise olanları çözmeye çalışıyordu ama bir süre sonra düşünmeyi bırakıp sadece karşısında gülümserken gamzeleri çıkan Soobin'e odaklandı. İçinden ne güzel çocuk maşşallah taş gibi diye geçirdi. annen arı mı bal gibi çocuk yapmış demek istedi ama pekte farklı şeyler söylemedi.
Yj:Ölürsem gamzelerine göm beni.
Sb:Ne!?
Yj:Ne?
Sb:Az önce ne dedin?
Aaa nasıldı umarım bazı yerleri cringe değildir çünkü daha önce hiç böyle bir şey yazmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülle mi atıyorsun? | Yeonbin
FanfictionYeonjun uzun zamandır hoşlandığı çocuğun dikkatini çekmek için elinden geleni yapıyordu ama birgün bu çabalarının boş olduğunu düşünüp herşeyden vazgeçti fakat bu kararın çoğu şeyi değiştireceğini bilmiyordu. yan çift~Taegyu