✾9

904 61 284
                                    

1 hafta sonra...

İçeriye vuran sıcacık güneş, yeni yıkanan çarşafa vuruyor, aydınlık hava göğsünde yatan bedenin kaşlarını çatmasına neden oluyordu.

Karanlık bir hayatta büyüdüğü için yağmurlu havaya, geceye, sığınmıştı devamlı. Şimdi ise böyle güneşli hava ona garip geldiği için kaşlarını çatıyordu.

Aniden gözlerini açıp yataktan kalkmasıyla chan doğrulmuştu uykulu gözleriyle. Odanın içindeki banyoya koşan güzeline şaşkınlıkla bakıyordu.

Banyoya gittiğinde boş boş öğüren sevgilisi endişelendirmişti onu. "Minho iyi misin?"

Başını sallamıştı minho ağlayarak. Bir şey yemediği için kusamıyor, sadece boş boş öğürüyordu. Öğürmesi biten sevgilisini yerden kaldırmış, yüzünü yıkamıştı. "Yediğin bir şey mi dokundu diyeceğim de....bir şey de yemedin ki..."

'İyiyim' demişti minho dudaklarını oynatırken. Kollarını chanın onu kucağına alması için kaldırdığında chan onu bebek kaldırırmış gibi kaldırmış, kalçalarından acımayacak şekilde tutarak aşağı indirmişti bebeğini. "Sana kahvaltı hazırlayayım, sonra kendini kötü hissetmeye devam edersen hastaneye götürürüm. Bugün şirkette uzun bir gün olacak, changbinin de boş günü. Ona götürmemi ister misin?"

"Hı hı" demişti bitkince. Chan kahvaltıyı hazırlarken mızmızlanmış, kucağından inmemişti.

1 hafta önceki baloda ne yaptığını bilememiş ve halen utanmasını sağlayan Chan ile birlikte olmuştu. Geçen bir haftada devamlı utanıp durmuş ancak daha sonra utanması geçmişti az da olsa. Bir taraftan halen kalçası acıyordu. Chan onun boynuna kedi gibi sokulmasına izin vermiş,gülümsemişti içinde yatan çocuk gibi davranışlara. Ona kahvaltısını yaptırdığında üst kata geri çıkartmış, üstündeki kıyafetleri çıkartmıştı.

"Ne giymek istiyormuş benim bebeğim?"

Minho dolaptan rahat bir şort, bir de crop gösterince chan başını sallamıştı. "Chan" demişti ilk defa kekelemeden. Chanın bakışları anında onu bulmuş ve sorgulayan gözlerle bakmıştı. Minho boynunu gösterdiğinde azalmış olan morluklara kapatıcı sürmüştü chan. Bunu yaparken sık sık minhonun yüzünü öpüyor, kıkırdamasını sağlıyordu miniğinin.

Bi anda yatağa yatırmış, öpücüklere boğmuştu minhoyu. Onun kıkırdamaları yüzünün gülmesini sağlıyor, gözleri aşk ile parlıyordu.

Üstüne kısa kollu ve şortu giydirdiğinde nolur nolmaz diye ellerine krem sürmüş, ve sargıyı yenilemişti. "Miden biraz daha iyi mi bitanem?"

"İ-iyi"
"Peki~benim üstüme ne giymemi istersin?"
'Bir şey giymesen de olur aşkım'

Aklındaki arsız düşüncelerle utanmış, ve ayağa kalkıp kıyafet çıkarmıştı chan için. Beyaz gömlek, ütüsü bozulmamış bir ceket ve pantolon.

Chan onları giyinirken yavaş adımlarla yatak odalarını seyretmeye başlamıştı. Dolapları o kadar farklıydı ki...
Chanın kıyafetleri ya siyah, ya gri, ya da beyazdı. Hiç renkli kıyafeti yoktu. Minhonun kıyafetleri ise cıvıl cıvıl her renktendi.
Chanın günlük hayatta giydiği deri ceketler, minhonun pastel renk hırkaları yanında çok farklı kalıyordu. Chanın taktığı takılar, ara sıra sürdüğü siyah ojeleri.....Her şey siyahtı.
'Belki....' dedi kendi kendine. 'Küçüklüğünden beri Siyaha sığındığım için chanın kıyafetleriyle aşk yaşıyorum'

 Mockingbird ✾MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin