Oy ve yorumlarınızı
Bekliyorum arkadaşlarKeyifli okumalar❤
Acı haberi alan Sarp, hastane kapısına geldiğinde hızla arabasından inerek kapısını bile kapatmadan içeri girdi. Koşar adımlarla ilerlerken, bir an dizlerinin bağının cözülüp yere yıgılacağını hissediyordu.
Aytaç, Cem ve Erdem neler olduğunu anlayamamış Sarp'ın peşinden koşuyorlardı.
Aytaç Cem'e dönerek, "oğlum kime n'oldu lan" dedi.
Cem, "bilmiyorum abi" deyince, Aytaç sinirlenip, "oglum nasıl bilmiyorsun lan, sen yanında değilmiydin?" Diye bağırdı.
"Sarp'ın telefonu çaldı arayan Aslı'ydı. Ne konuştularsa bana bağırarak hastaneye dönüyoruz dedi. Ne oldugunu sorduğumda, çok telaşlı bir şekilde, "soru sorma Cem hızlan hadi hızlan diye bağırdı."
"Oğlum kesin birine bisey oldu" dedi Erdem. "Yoksa bu adam Ceydayı aramaktan vaz geçip buraya gelmezdi."
Yoğun bakımın önüne geldiklerinde, Aylin hanımın çığlıkları hastaneyi inletti. Sarp kalabalığı iterek yogun bakımın kapısını yumrukladı. Açılan kapıdan içeri girdiğinde, onu durdurmaya çalışan görevlileri dinlemeden babasının olduğu odaya ilerledi.
Babasının üzeri beyez bir çarşafla örtülmüş, annesi doktorların elinde acı haykırışlarıyla çırpınıyordu. Sarp annesine sıkıca sarıldı. Doktorlardan birinin Aylin hanıma sakinlestirici vermesiyle vucudu gevşeyerek oglunun kollarına yığıldı.
Kollarında kendinden gecen annesini kucaklayarak yatağa yatıran Sarp, akan gozyaşlarını tutamıyordu. İçi yanıyordu. Bir yanda annesinin içini parçalayan perişan hali, bir yanda babasının o hiç yıkılmaz, güçlü, her zaman oğlunun arkasında dağ gibi duran adamın cansız bedeni yatıyordu.
Aslan Soykan vücuduna giren kurşunlar sebebiyle kalbine yenik düsmüştü.
Sarp elinin tersiyle gözlerini silerek ağır adımlarla yatakta yatan babasının cansız bedenine yaklaştı. Kalbi sıkışıyor nefes alamıyordu. Çarşafı kaldırıp, babasının solmuş yüzünü görene kadar bu anın bir rüya olmasını diledi.
Titreyen elleriyle babasının yüzüne dokunup, "baba, bana bunu yapamazsın. Bizi bırakıp gidemezsin. Hadi kalk babam" diyerek sıkıca sarıldı babasına.
******
Aslan Soykan'ın naş'ı defnedilmiş, cenaze için gelenler Sarp, Sibel, ve Aylin hanıma taziyelerini verip mezarlıktan ayrılıyorlardı.Sarp ve ailesinin tüm dostları ve Ceyda'nın bütün ailesi onları yalnız bırakmamıştı.
Yasemin, omzundan yaralı Atlas'ın koluna girmiş, ona destek oluyordu.
Cem, Elif'in hastaneden çıkmaması için ne kadar çabalasada, Elif onu dinlemeyip cenazeye katılmıştı.
Aylin hanım ağlamaktan bitap düşmüş bedeniyle ayakta duramıyordu. Sibel ise tekerlekli sandalyesinde babasının acısını iliklerine kadar yaşıyor kalbi acıyordu. Bu yaşadıkları ona çok ağır geliyor,
"Babam beni bırakma" diye haykırıyordu.Kaya güzel karısına sarılıp saclarını okşadı. Bu hali onu kahrediyordu. Elinden gelse bütün acılarını Sibel'den alır kendi çekerdi.
Aziz bey elini Sarp'ın omzuna koyarak onu hafifçe sarstı.
"Başın sağ olsun evlat. Çok üzgünüm" dedi kızarmış gözleriyle.
"Baban ile iyi dost olmuştuk.
Kendini toparla, kızımıda kaybetmek istemiyorum. Ben ona yeni kavuşmuştum" diyerek derin bir nefes çekti içine.
"Kızımı bul artık." Aziz bey karısını alıp oradan uzaklaşırken, Aytaç Sarp'a yanaşıp, "hadi, eve gidelim artık Sarp" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esir
ActionKaşlarını çatarak"Kimsin sen" dedi. Korkarak ayağa kalkıp doğruldum , "B-ben kayboldum yardım istemek için evinize geldim "dedim ,kaşlarını alay ederek kaldırıp hafif gülümseyerek, "Bu dağ başında, böyle güzel bir kızın tek başına ne işi olabilir ?"...