Gözlerimi tekrardan çok uzun zaman geçmeden açtığımda bu sefer ilkte olduğu gibi etrafımda birileri yoktu. Kimse yoktu. Bu beni biraz rahatlatsa da aynı zamanda da germişti doğal olarak.
Ayağa kalkıp etrafa bakmak için olduğum yere göz gezdirdim. Büyük bir... Yer altı yeri gibiydi. Eşyalar vardı ve saki cidden bir yer altı şehri gibiydi. Olduğum odadan çıkıp diğer yerlere baktığımda bundan emin olmuştum. Yerin altındaki bu özel olarak yapılmış gibi duran tüneller sokaklar gibi, genişliği de bir şehir gibiydi.
Nereye düşmüştüm ben böyle? Buranın olduğundan bile haberim yoktu.
Böyle bir yeri hatırlamadığım hayatımda hiç görmemiştim. Bu şehirde yaşayan çoğu insanın da - insan demek ne kadar doğru bilmiyorum- görmediğine emindim. Okadar fazla ışık vardı ve tünelin duvarları öyle bir kaplanmıştı ki, yer altındaki bir tünelde olduğumu zar zor anlamıştım. Geçen insanların konuştuklarından. İnsanların, geçen?
Az önce fark etmiştim ki, burada insanlar vardı? Baya bildiğin düz insan. Kansız, hayvan ya da canavara benzemeyen, insan olan insanlar işte. Belki de yukarıdaki yaratıklardan ve kaostan kaçmak için hepsi burayı yapıp burada yaşamaya başlamıştı? Mantıklıydı aslında, o yukarideki şeylerin buraya bulabilecek kadar zeki olduklarını sanmıyordum.
Burada olmak elbette o yukarıdaki cehennemde olmaktan daha iyiydi ama bazı cevaplara ihtiyacım vardı. Ve bu cevapları da güvenebileceğim birinden almalıydım. Ah, doğru.
Burada öyle biri yok.
Kimseyi tanımıyordum, Newt'ın adını hatırlamam onu tanıdığım ya da güvenebileceğim anlamına gelmiyordu. Ama başka biri, kim olabilirdi ki?
"Hey!"
Arkamda ince bir kız sesi duyduğumda irkilerek arkamı döndüm. Biraz yıpranmış kıyafetlerinin içinde kısa boylu, kısa küt saçlı ve pembe yanaklı bir kız bana utanarak bakıyordu.
Sorarak ona bakarken gergin bir şekilde ellerini sıktığını gördüm. Benimle konuşurken benim dışımda her yere bakıyordu,
"Ben... Buranın tam olarak neresi olduğu hakkında bir bilgin var mı? Buraya yeni geldim ve yardımcı olan kimse yok da..." Yumuşak ve berrak sesi ona olan önyargılarımı kırmıştı. Benim gibi belli ki o da buranın neresi olduğunu merak ediyordu. Daha sonra unutmuş gibi ekledi,
"Ne aptalım... Adım! Adım Agnes bu arada. Senin? Ve lütfen bana yardımcı ol?" Kızın samimiyeti karşısında neredeyse gülümseyecektim.
"Ben..." O an aklıma zınk edince durdum.
Benim adım neydi?
Robot gibi aniden durunca kız kıkırdadı, "Hatırlamıyorsun, değil mi? Sanırım bu normal bir durum. Bana ve bir kaç kişiye de olmuştu." dediğinde paniğim geçti ve o an sadece adımı hatırlamaya odaklandım. Ve beynim beni şaşırtacak bir şekilde o ismi bana verdi,
Iris.
Adım Iris.
"Benim adım... Iris." Kız tekrar içten bir şekilde bana gülümsedi, "Memnun oldum, Iris! Ve neredeyim, neredeyiz?" çaresizce öylece etrafa baktım kısaca, ve sonra tekrar ona döndüm,
"İnan bilmiyorum. Ama bir yer altı şehrine benziyor. Değil mi?" Başını onaylı bir şekilde salladı, "Kesinlikle. Ve sanırım bize bir kaç açıklama yapacak birilerini bulmalıyız." Ve sonra biraz utangaç, biraz da sorgular bir şekilde bana döndü,
"Burada sadece Darla diye bir kızla tanışabildim, o da şuan burada değil ve... Seni buraya Newt getirmiş, söylediğine göre kanalizasyondaymışsın. Newt sanırım buranın lideri oluyor çünkü herkes onu dinliyor. Ayrıca Brendon diye biri de var ve o da yardımcı gibi bir şey, ama kaba birisi olduğunu söyleyebilirim. İkisi de uzun süredir buradaymış." soluklandıktan sonra devam etti,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKKAT ET / TOM KAULITZ
Teen FictionHerşey şehirdeki büyük akıl hastanesindeki vücutlarında korkunç bir virüs taşıyan "insanların" hastaneden kaçması ve şehire inmesiyle başladı...