Tünelden geçip içeriye giren kapıya nihayet geldiğimizde rahatlamıştım. Cidden, o yerde, tünellerde nasıl hayatta kalmıştım bilmiyordum ama herkesin şaşkın olduğuna emindim. Ve haklıydım.
Bir kaç insan -muhtemelen olayı duyanlar- kulaktan kulağa konuşurken özellikle bana bakıyorlardı. Agnes ve diğer tanıdığım arkadaşlarım geldiklerinde hepsi şaşkınlık içindeydi. Newt koşucuydu ama ben? İşte tam da buna şaşkınlardı.
"İnanamıyorum... Şuan hepimize bir cevap verseniz iyi olur." dedi Brendon kimse konuşmadan önce konuşarak. Newt kapıyı kapatıp içeri girerken normal ve rahatça konuştu,
"Şey, bu ilk yaptığım bir şey değil." Agnes kıkırdadı,
"Hey, Iris'ı kasdediyoruz." Newt biliyormuş gibi başını salladı ve o konuşana kadar sessiz kalmayı tercih ettim.
"Bir çocuğu duyup içeri girmiş, benim ve bir süre de diğerlerinin yanındaydı bu yüzden sorun olmadı." dedi kısaca ve sonra diğerlerine bakıp sonra tekrar bana baktı, onaylamaz bir ifadeyle. "Ve tabiki bunu yaptığı için ceza alacak, bu en önemli kural ve bunu biliyordu."
İşte buna itiraz edemezdim çünkü hak ediyordum. Sırf meraktan bu en önemli kuralı çiğneyip içeri girmiştim ve hayatımı tehlikeye atmıştım. Ellerimi iki yanıma vurdum yavaşça, "Biliyorum, biliyorum. Cezama razıyım." Cezanın ağır olacağını hatırlayınca çoktan bu yaptığım şeye pişman olmuştum ama bir yandan da oldukça merak ediyordum, cezamı.
"Doğru. O zaman cezaya karar veririz." dedi Brendon ikinci lider olarak ve bu sırada aniden yukarıdan boğuk bir ses gelince herkes bir anda durdu. Neler oluyordu?
Etraftaki insanlar evlerinden çıkıp sokağa üşüşmüşlerdi, bazıları yukarı bakarken bazıları da endişeyle birbirleriyle konuşuyordu. Belli ki kimse bir şey anlamamıştı ve boğuk sesler devam ediyordu.
"Ne oluyor?" diye sordu Brendon ama Newt cevap vermedi, o da bilmiyordu. Seslerden sonra aniden yer hafifçe salladığında bir kaç kişi korkuyla bağırdı. Artık kimse evlerinde değildi. Ve Alvin bile ciddiydi.
"CİDDEN NELER OLUYOR?" diye bağırdı Bianca ve Victor bu sırada ileriyi işaret etti, "Kapı." Newt ile geldiğimiz kapıya diğer taraftan birinin vurduğunu görünce Bianca korkuyla konuştu, "Yoksa içeride Kurtarıcı mı kaldı?" Newt başını iki yana salladı,
"Hayır,herkes içeride. Deli-" bu sırada tüm sesler ve sarsintılar susunca bize yakın olan kapıdan bir ses geldi. Bir kadın sesi.
"Geliyor... Burası... Yıkılacak... Yıkılacak! Yıkılacak!" Kadının sesi acıyla ve güçlükle çıkarken kadın sustuğunda herkes endişeyle birbirine bakıyordu.
"Ne, ne demek yıkılacak? Kim yıkacak? Nasıl? Tanrı aşkına yer altındayız!" dedi Dixie ve Darla onayladı. Newt daha sakin duruyordu yada öyle durmaya çalışıyordu. "Bilmiyorum. Yıllardır kimse bulamamıştı ve yıkmamıştı." Brendon tam konuşacağı sırada aniden yer daha güçlü bir şekilde sanki deprem oluyormuş gibi sarsıldı ve ardından korkunç bir çığlık geldi. Daha sonra ise birinin korkuyla bağırışı,
"Altında kaldı! Autumn!" Daha sonra başka biri.
"Yıkılıyor! Bir kaç kişi altına kaldı!" Herkes endişeyle koşarak Newt ve Brendon'ın yanına geldiğinde neredeyse buradaki herkesin burada olduğuna inanacaktım ve bence yarısından çoğu buradaydı. Hepsi Newt ve Brendon'a bakıyordu. İlerideki evlerin bazılarının üzerine duvar ve toprak düşmüştü. Biraz daha sallanırsa burada toprak altında kalacaktık.
Altta kalan kişi Autumn'dı, o sessiz ama aynı zamanda bana sıcak gelen çocuk... Brendon eliyle başını ovuşturdu. Newt sıkıntıyla bir nefes verdi. Yapacak bir şey yoktu.
Tam bu sırada tünele giden kapı açılıp içeri bir sürü, siyah ve koruyucu kıyafetli adamlar girdi ve kaskları da vardı. Korkuyla geri bir adım atarken bir an dejavu yaşamış gibi hissetmiştim. Benzer bir anı var gibi hissetmiştim bir anlığına, kim bilir...
Adamlar çoğalıp daha fazlası içeri girerken aralarından biri yanımıza geldi. Ve kimse konuşmadan hemen cevap verdi tahmin etmiş gibi,
"Biliyorum şuan şaşkınsınız ama burası bir kaç dakika içinde yıkılacak. Dışarıdaki hava şartları daha kötü oldu ve doğa olayları karıştı. Bağışık olduğunuzu biliyoruz, bu yüzden sizi buradan almaya ve daha güvenli bir yere götürmeye karar verdik."
Adamın dediklerini sindirmeye çalıştım. Buraya geleli en fazla bir kaç ay olmuştu, alışmıştım ve eğlenmeye bile başlamıştım. Neredeyse. Ve şimdi, bir sürü garip giyimli adamlar burayı basmıştı ve bizi kurtarmaya geldiklerini söylüyordu.
"Onlara güvenmiyorum." diye fısıldadı Agnes kulağıma ve muhtemelen diğerleri de duymuştu ve aynı fikirdeydi çünkü kimse kıpırdamamıştı ama bizim dışımızdakiler, diğer adamlarla birlikte tünelden çıkarılıyorlardı. Neredeyse herkesi almışlardı, bizim dışımızda.
"Size nasıl güvenelim?" dedi Brendon ama her yer daha da sarsılıyordu. Aynı adam sabırsızca konuştu ama aynı zamanda sakindi,
"Bize güvenmek için bir nedeniniz olmadığını biliyorum. Ama eğer burada toprak altında kalmak ve ölmek istiyorsanız sizin tercihiniz. Muhtemelen istemezsiniz?" Adam haklıydı, onlarla gelmekten başka çaremiz yoktu. Tabi, burada toprakta boğulmak ve duvarlar altında ezilmek istemiyorsak...
Alvin ve Victor öne çıktı, "Haklılar, başka çaremiz yok." Newt aynı fikirdeydi. Diğerleri de. Agnes gibi onlara güvenmesek de aynı fikirdeydik. Adam zaman kalmamış gibi diğerlerini çağırdı,
"Zaman yok, bir kaç saniyeye burası enkazdan farksız olacak." Ve biz hiçbir şey diyemeden her adam birimizi aldı.
Darla. Dixie. Victor. Alvin. Agnes. Brendon. Bianca. Newt. Ve ben. Hepimizi bir adam aldı ve tünele götürdü. Arkama bakamayacak kadar hızlı gitsek de yine de yıkılma seslerini duyuyordum tünelde ilerlemeye devam ederken.
Tünel bittiğinde bir kapak vardı, kanalizasyon kapağı. O an aklıma Newt'ın beni bulduğu zaman geldi...
Kapak açılınca görünen yıldızlar sanki yeniden yaşıyor gibi hissettirmişti. Ve temiz hava, gerçi burada ne kadar temiz hava varsa... Dışarıdaki, önümüzdeki büyük hava araçlarına götürülürken arkama bakmadım. Kimseye de engel olamadım çünkü bir yanım gerçekten bu yerden, delilerin olduğu yerden kurtulduğumuzu hissediyordu.
Herkes araçlara bindirilirken arkama baktım bir kez. Tam arkamda Newt ve yanında bir adam vardı. Hafif soğuk esen rüzgarın ürpertisi bile hoşuma gitmişti. Newt'e bakarken beni götüren adama bir kaç şey söyledim endişeyle,
"Bizi nereye götürüyorsunuz bilmiyorum ama lütfen cevap verin; diğerlerini ne zaman bir daha göreceğim? Aynı yere gidiyoruz sonuçta?"
Adam hava aracına binerken konuştu ve onu zar zor duydum,
"Evet aynı yer fakat herkesin kendine gelmesi için zamana ihtiyacı var, burada çok şey yaşadılar. Az bir süre sonra tekrar buluşmanıza izin verecekler." Buluşmanıza? Onlar kimdi bilmiyordum ama hemen arkamdaki Newt'ın sesini duydum aracın kapıları kapanırken ve adamın elindeki iğneyi gördüm, uyku.
"Ne kadar süre?" İğneyi kolumda hissederken en son adamın sözünü duydum,
"Bir yıl."
Ve en son Newt'ın bana bakan gözlerini gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKKAT ET / TOM KAULITZ
Teen FictionHerşey şehirdeki büyük akıl hastanesindeki vücutlarında korkunç bir virüs taşıyan "insanların" hastaneden kaçması ve şehire inmesiyle başladı...