( Bir Hafta Sonra )
Doktor haftalık testleri bitirip gidebileceğimi söyleyince bir saniye bile durmadım. Artık buna alışmış olmam gerekiyordu. Fakat o iğneler beni her seferinde korkutuyordu. Birden fazla iğne ve test...
Doktorlar bugün dinlenebileceğimi söylemişti çünkü genelde hafta sonları dışında dersler görüyordum. Bu en azından zamanın biraz daha hızlı geçmesini sağlıyordu ama yine de matematik işkence gibiydi.
Bu yüzden doktorun bugün dinlenmem için izin vermesine sevinmiştim. Her zamanki aşçı yemeğimi odama getirdikten sonra her zamanki gibi tek kelime etmeden çıktı. Bazen buradakilerin bu kadar ciddi ve soğuk olması sinirlerimi bozuyordu. Hatta çoğu zaman.
Biraz sıcak olsalar ya da en azından sohbet etseler ölürlerdi sanki...
Yemeğimi hızlıca bitirdikten sonra -her zamanki gibi yine püreyi yemedim- tabağı atacakken durdum. En son püreyi yemediğim için Doktor beni uyarmıştı. Homurdanarak onu da bitirdim. İğrenerek.
Odada durmaktan sıkıldığımda ya da hayal dünyamda düşünecek bir şey kalmadığında koridora çıktım. En azından hâlâ bana yasak olmayan yerlerde gezebilerek vakit geçirebilmeme seviniyordum.
Gün oldukça boş ve sıkıcı geçmesine rağmen bir bakıma da hızlıydı.
Koridordan geçerken ameliyat ve bakım yerinden gelen bağırışlarla durdum. Birisi sürekli olarak bağırıyor ve "istemiyorum, bırakın!" gibi şeyler söylüyordu. Merakla içeri bir adım atmıştım ki Doktor Olive önüme çıktı. Ona baktım, oldukça sakindi.
"Orada neler oluyor?" diye sordum bana cevap vermesini umarak. Duruşu gibi sakin bir cevap verdi,
"Önemli bir şey olduğu yok, Iris."
"Ve hâlâ ne olduğunu söylemediniz." Israr edince hafifçe güldü ve başını salladı,
"Merak etme, sadece yeni bir bağışık geldi ve tıpkı senin gibi iğnelerden biraz korkuyor o kadar." Bakışlarımı görünce üzgün bir ifade yerleşti yüzüne,
"Pekâlâ, içeri girip bakabilirsin. Hem belki yeni kişi seni görünce biraz olsun sakinleşir ha?" Bu kesinlikle reddedemeyeceğim bir öneriydi çünkü kendim yaşlarında birini görmeye ve konuşmaya çok uzun zamandır ihtiyacım vardı.
"Evet lütfen." Doktor Olive başını sallayıp önümden çekildi ve kapıyı açtı. İçeri baktım hemen.
Bir masanın üzerinde, iğnelerden kaçmaya çalışan bir çocuk vardı. Tanımıyordum, siyah saçlı bir çocuktu. Ve sürekli bağırıyordu.
Hemen oraya geldim ve onunla konuştum, "Hey! Buraya bak!" çocuk sesimi duyunca durdu ve bana baktı. Benim de onun yaşlarında olduğumu görünce biraz olsun rahatlamış gibiydi. Ama hâlâ korkuyordu.
"Bana ne yapacaklar?!" diye sordu nefes nefese. Ellerimi kaldırdım,
"Sakin ol, bende başlarda korkardım ama bu gerekli ve zararsız bir durum. Zamanla alışırsın. Hem senin için önemli." sözlerimi anlamış gibi sakinleşmiş ve bağırmayı bırakmıştı ve bu sırada doktorlar çoktan işlerini bitirip gitmişti bile. Gülümsedim,
"Gördün mü? Gittiler bile."
"Biz neden buradayız? Ne için?" Diye sordu merakla, kolunu ovarken.
"Biz bağışığız, ve burası delilerden uzak, rahat sıcak bir yer. Burada rahatça yaşayabilirsin ve sadece haftada bir kere kan vermen yeterli." Yere baktı,
"Delilerden uzak olmak iyi hissettiriyor ama bir yandaj da keşke bağışık olmasaydım diyorum..." Onu anlıyordum.
"Biliyorum, ilkte zor gelecek ama inan burada zaman geçirdikçe alışacaksın. Ben bir yıldan fazla zamandır buradayım." Başını kaldırınca koyu renkli gözlerini daha iyi gördü,
"Adım Zach. Seninki ne?"
"Benim adım Iris." Rahatlamış gibi başını yavaşça salladı ve sonra aklına bir şey gelmiş gibi bana baktı,
"Burada hiç arkadaşın var mı? Yanlız olmak istemiyorum. Bu doktorları hiç sevmedim." İlkte ne diyeceğimi bilemedim.
Burada benden önce olan çocukları bir kaç kez görmüş ama hiç konuşmamıştım. Ve tünelde tanıştıklarım... Newt dışında onları da görmemiştim ve neredeyse iki yılı yanlız başıma geçirmiştim.
Ve o gece Newt'ı gerçekten görmüş müydüm yoksa sadece hâyâl miydi emin değildim. Bize yalan söylediklerini söylemişti, ve bizi ayırmaya çalıştıklarını.
Muhtemelen haklıydı çünkü hâlâ onları görememiştim. Doktor Olive en son en kısa zamanda onları göreceğimi söylemişti ama tüh işe bak, hâlâ tek başımayım...
"Ee..." Buruk bi şekilde gülümsedim, "Evet, tabiki var. Ama her zaman onlarla görüşemiyorum."
"Neden?" Ona baktığımda ona güvenebileceğimi düşündüm. Derin bir nefes verdim,
"Ben ve arkadaşlarım buraya çok farklı bir yerden geldik, ve orada zor şeyler yaşadık. Bu yüzden herkesin kendine gelmesi için biraz zamana ihtiyacı vardı." Çocuk aptal değildi ve anlamıştı. Gözlerini kıstı,
"Öyle mi? Ne kadar zaman?" Bakışlarımı yere diktim.
"Neredeyse iki yıl." Daha fazla konuşmadım. Çünkü tam bu sırada Doktor Olive gelmişti. Samimi bir şekilde gülümsedi,
"Zach ile tanışmana sevindim Iris. Belki bir kaç gün sonra birlikte görüşürsünüz? Tabi Zach dinlendikten sonra."
Ah, elbette onunla arkadaş olmama izin veriyordu. Ama diğerleri? Bu kadına kalsa onları bir daha görebileceğimi bile sanmıyordum.
"Hadi, gidelim de Zach biraz dinlensin." peşinden çıkarken düşündüm. Zach ile arkadaş olursam en azından daha az sıkılırdım ve Zach de yanlız kalmayı hak etmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKKAT ET / TOM KAULITZ
Teen FictionHerşey şehirdeki büyük akıl hastanesindeki vücutlarında korkunç bir virüs taşıyan "insanların" hastaneden kaçması ve şehire inmesiyle başladı...