Gün Işığı

46 7 2
                                    

Sabah güneşin ışıklarının yüzüme vurmasıyla uykum son bulunca hafifçe gözlerimi kırpıştırarak başımı kaldırdım, Brendon tam karşımdaydı ve sırıtıyordu,

"Ooo, nabersiniz?" Diğerleri de bize sırıtarak bakınca dün Newt'ın yanında uyuduğumu yeni hatırlamıştım. Newt uyanıp ters ters Brendon'a bakarken mırıldandı,

"İyi sen?"

Alvin elindeki elmayı sırıtarak bana uzattı,

"Al yengeciğim, acıkmışsındır sen şimdi."

"Alvin döverim seni." Alvin hafifçe yalandan dudaklarını büktü,

"Peki yengeciğim." Bak hâlâ devam ediyordu, Bianca yanımızdan geçerken konuştu,

"En rahat siz uyudunuz be. Ballılar sizi."

Offf!

Newt ayağa kalkıp sabah sabah sizle uğraşamam der gibi dışarı çıktı. Biraz daha devam ederlerse bende aynısını yapacaktım. Ben elmamı yerken hâlâ hepsi sinir bozucu bir sırıtmayla dik dik bana bakıyorlardı,

"Ne var ya? Ne bakıyorsunuz?" dedim sinirle hepsine. Dixie'nin gülüşü büyüdü,

"Ee?" Kaşlarımı çattım, "Ne ee?" Agnes söze girdi bu sefer,

"A ah, lan yoksa bizden saklıyor muydunuz? Püh yazılar olsun."

"Ya ne saklaması? Sinirimi bozdunuz sabah sabah!" Diye ayağa kalkıp dışarı giderken hâlâ sinir edici seslerini duyuyordum,

"Ehe, bak eniştenin yanına gidiyor yine."

"Öpüşüşler belki, arada kontrol edeyim." Sinirle bağırdım,

"ALVIN GETİRTME BENİ ORAYA!" ama cevap tahmin ettiğim gibi gecikmedi,

"PEKİ YENGECİĞİM!"

Dışarı çıkmadan önce uyuduğum yerdeki hırkayı yerden kaldırdım, bu sırada kaldırınca yere küçük bir kağıt düşmüştü. Kaşlarımı çatarak aldım ve merakla kağıdı açtım. Kime ait olduğunu en sonda anlamıştım, hemen okumaya başladım.

"Bu kağıdı aslında neden yazıyorum hiçbir fikrim yok. Buradaki neredeyse ikinci yılım, bu yerde denek olarak yaşadığım ikinci yıl. Doktorlardan nefret ediyorum, etrafdski hemşirelerden nefret ediyorum, Olive ve Jack'den nefret ediyorum, buradan ve buradaki her şeyden nefret ediyorum!

Arkadaşlarımı görmeme izin vermiyorlar, ve bu yüzden bir kaç gün önce onlarla gizlice bir şekilde buluşmanın yolunu buldum, sırf bizi görüştürmedikleri için buna mecbur kaldım!

Ama. Iris'ı bulamıyorum, onu her nereye soktularsa onu bir türlü bulamıyorum ve bu, buradan ve buradaki insanlardan daha da nefret etmeme sebep oluyor. Bu şekilde yaşamaktan çok sıkıldım.

Bu şekilde yaşamaktan bıktım.

Artık bu şekilde yaşamak istemiyorum.

Ne yapabilirim ki? Yakaladıkları zaman yaptığım şeye değecek mi? Kaçamam, henüz burayı tam bilmiyorken ne yanlızken, Iris'ı bile görememişken kaçamam. Dışarısı berbat ve kaçarsam kendi ölümümün kollarına atlamış olurum.

Ama belki de bu... Belki de bunu yapmalıyım?

Bunu yapmak, cesaretim var mı?

Ölmek...

Bunu mu istiyorum?

Belki de."

Şaşkınlıkla ve korkuyla kağıda baktım, Newt. Bunu o yazmıştı, ölmek... O zamanlar gerçekten bunu düşünmüş müydü?

Ya beni hiç bulamasaydı?

Ve kendini...

Ellerim titriyordu, düşüncesi bile kalbimi sıkıştırmaya yetmişti, ve gözlerimin dolmasına. Kağıdı da alıp dışarıya çıktım. Yanına gittim.

~

Marketin hemen yanındaki yüksek yere çıkmıştı, ileriye bakıyordu. Yanına gelip kağıdı eline tutuşturdum, ağlamamak için zor tutuyordum kendimi.

"Bunu gerçekten yapacak mıydın Newt?!" diye bağırdım ve gözyaşlarımı tutmayı başaramamıştım. Kağıdın hngi kağıt olduğunu zaten biliyordu, sıkıntıyla bana baktı,

"Bunu nereden buldun? Bunu görmemen gerekirdi..."

"Ama gördüm! Gördüm Newt! Hiç mi düşünmedin? Bir gün böyle bir şey yaptığını...," devam etmeden önce titrek bir nefes aldım, "Bir gün bunu yaptığını öğrendiğimde ne hissedeceğimi hiç mi düşünmedin...?" diye fısıldadım.

"Ya diğerleri?" Zar zor nefes alıyordum ve kalbim acıyordu. Ellerimin titremesini saymıyordum bile ve bir açıklama istiyordum.

"Özür dilerim, ama o zamanlar kafam çok karışıktı. Ben... Bilmiyordum, ve sadece oradan kurtulmak istiyordum. Kağıt zaten aylar öncesinden yazılmış."

"Ya hiç birbirimizi bulamasaydık? O zaman yapacak mıydın yani? İntahar mı edecektik Newt!?" Bağırdığımın bile farkına varamayacak kadar sinirliydim. Düşüncesi bile bana korkunç gelirken o belki de bunu gerçekten yapacaktı. Tanrım...

Hıçkırarak ağlarken yanıma geldi ve kollarını vücuduma sardı sıkıca. Yüzünü boynuma götürdü,

"Hayır Iris, anlık yazılan saçma bir yazı sadece. Yapmazdım çünkü bir gün zaten bir araya geleceğimizi biliyordum ve bu düşünceden hiç vazgeçmedim." Ağlamam sessiz hıçkırıklara dönüşürken sakinleşmiştim.

"Yapsaydın seni asla affetmezdim Newt, asla." Dedim ondan ayrılırken. Eliyle çenemi okşadı ve alnıma küçük bir öpücük bıraktı,

"Biliyorum, özür dilerim." diye mırıldandı ve sonra dudağıma bıraktığı küçük öpücük içimin titremesine neden oldu. Küçük, küçücük bir öpücüğü bile tüm vücudumu ele geçirmeye yeterli oluyordu resmen.

"Seni seviyorum, Newtie." diye mırıldandım ve içimden gelen hisle ayakuçlarıma çıkıp dudaklarını dudaklarımla birleştirdim. Şuan gözyaşlarımdan nefret ediyordum çünkü hâlâ yanaklarımdan süzülmeye devam ediyorlardı.

Alt dudağımı dişlerinin arasına alınca sesli nefesimi verdim ve bir elimi yumuşak saçlarının arasına koydum. Bir eliyle belimi tutmasa düşecekmiş gibi hissediyordum. Son kez beni öptükten sonra sıcak dilini hissettim dudaklarımın üzerinde ve nefes almak için durdu. İkimizin de şuan nefes almaya ihtiyacı vardı.

"Ölmek yok Iry, özellikle ikimiz için ölmek yok." dedi ve sıcak nefesi yüzüme çarptı, ve bende jefes nefeseydim.

"Söz mü?" dedi son kez alnını alnıma yaslamışken. Gülümsedim ve o sırada gözyaşlarım artık yanaklarımdan süzülmeyi bırakmıştı.

"Söz."

DİKKAT ET / TOM KAULITZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin