Benim Sınırım Sensin Iris

48 5 6
                                    

( Doktor Jack'den Doktor Olive'a)

"Kaçtılar ve bu hiç iyi olmadı çünkü şuan ne haldeler hiçbir fikrimiz yok Olive. Zach'i cezalandırmak, hafızasını silmek işe yaramadı, neden bilmiyorum ama herşeyi hatırlıyor! Onu öldürmeyiz, bir bağışığı daha kaybetme riskine giremeyiz, biliyorsun. Diğerlerini en yakın zamanda bulmalıyız çünkü zaman yaklaşıyor ve en sonunda herşeyi öğrenecekler.

Iris ve... Tom. Geçmişlerini öğrenecekler, ve en önemlisi; aslında aşıyı yani tedaviyi bulduğumuzu ama para elde etmek için sadece zenginlere aşıları verdiğimizi öğrenecekler. Hatta belki de biz kendimiz onlara söyleyeceğiz. Bunun için öyle öfkelenecekler ki bizi öldürecekler. Nerede olduklarını yada ne halde olduklarını bilmiyoruz ama ne durumda olursa olsunlar, en sonunda bizi bulacaklarını hissediyorum Olive.

Onları en çok yaralayacak gerçek ise... Onları gerçekten yaralayacak. Kendilerinin sebep olduğu bir durumu kendilerinin düzeltmeye çalıştığını anladıklarında, çok canları yanacak. Ama asıl canı yanacak olan bizleriz. Bu işi çabuk yapmalıyız, bir an önce onlar bizi bulmadan biz onları bulmalıyız ve dediklerimin gerçekleşmemesi için elimizden geleni yapmalıyız, yoksa kaybederiz. Ayrıca virüsün katbekat arttığının ve artık bazı bağışıklara da etki ettiğinden haberleri yok. Umarım henüz iyilerdir.

Ah, ve Newt. Pardon, Tom.

En başında onun adını Newt olarak değiştirmemeliydik. Bu zor olmalı, hem o, hem de Iris için..."

~

Herkes sanki derin bir karanlığa gömülmüştü, ve kimse bir süre çıkmak da istemiyordu. İyice batmıştık dibe ve kimse çıkmak için çabalamıyordu. Yorulmuştum, yorulmuştuk. Hepimiz. Bağışık da olsak biz de insan değil miydik? Bunları hak etmiyorduk. Bu kadar şey, bu kadar olay ağırdı. Henüz en fazla 17 yaşında daha yetişkin bile değildik.

Alvin ve Dixie ölmüştü, bir gün önce ve biz hâlâ bu lanet yerdeydik. 1 gündür kimse konuşmuyordu, sadece fısıltılar. Ara sıra kısa sohbetler.

Victor ve Darla aşağıda çok sessizdi, Darla zaten kıpırdamıyordu bile, uyuduğundan emin değildim, sadece aşağı bakıyordu sanki ikizinin cesedini görebilecekmiş gibi. Ağlamıyordu, bağırıyordu. Susuyordu ve susarak ikizinin kaybını sindirmeye çalışıyordu içinde. Zordu, çok zordu bu onun için.

Victor da konuşmuyordu pek fazla. Darla dan daha iyiydi en azından. Agnes'ın yüksekten dolayı sık sık midesi bulanıyordu ve kusuyordu. Bianca bize yemek yememizi yoksa açlıktan öleceğimizi hatırlatan tek kişiydi. Brendon zaten en sakin kalmaya çalışandı, arkadaşlarının kaybı çok moralini bozmuştu.

Newt hâlâ buradan kurtulabileceğimize inanıyordu, benim gibi. Uyumuyordu, ve izliyordu. Asla uyumamıştı ve onu ikna edememiştim zaten. Herkes öyle kötüydü ki tek konusabildiğim kişi oydu. Ama ben uykusuzluğa dayanamıyordum. Her ne kadar böyle bir yerde uyumak tehlikeli de olsa.

~

Aniden bir düşme dürtüsüyle hızla gözlerimi açtığımda neredeyse kayıyordum. Uyuyakalmıştım. Başım uyurken yana kaymadan Newt beni tutmuştu, diğerleri güvenlik amaçlı uyurken halatla kendilerini bağlamışlardı.

"İyi misin?" Nefes nefese başımı salladım onaylarcasına. Bir kaç dakika geçti. Bir buçuk gündür, hatta iki gündür buradaydık. Belki aşağı inersek, yıllar sonra bu zamanlara gülecektik, kim bilir?

DİKKAT ET / TOM KAULITZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin