Sadece bir kaç gün geçmişti ve buna rağmen hâlâ stresliydim. Vanessa ve o adam dışarıdaydı, Brendon, Victor ve Tom'la birlikte. Sanırım Newt'a Tom demeye alışabilirdim.
Bianca, ben Darla ve Agnes da evdeydik. Son durumu kontrol etmek için gitmişlerdi ama içimde bir his vardı sanki. Vanessa istediğimiz gibi takılabileceğimizi söylemişti. Zaten ev büyüktü. Biraz kendimizce takılmaya karar verdik. Sonuçta son günlerde yaşadığımız şeyler; o doktorların yeri, günlerce yürümek, 400 metrelik kule... Gerçekten biraz dinlenmeye ihtiyacımız vardı ama yine de içimdeki o hisse engel olamıyordum. İçimi kemirip duruyordu sanki.
Ayrıca bu son zamanlarda Agnes biraz garip davranıyordu, sanki... Her zaman halsizdi, onunda hasta olabileceğini düşündüm. Şimdi iyiydi.
Bianca dolapta bir şeyler bulmuştu ve buna sevinmiştim çünkü en son ne zaman pizza yemiştim, hatırlamıyordum.
"Sonunda geldi ya, kurt gibi açım.." Agnes hızlıca kutuyu Bianca'nın elinden alıp koltuğa oturduğunda Darla, "Ben bir lavaboya gideyim, neredeydi?"
"Koridorda, sağdan ikinci kapı," diye başımla işaret ettim. Darla başını sallayıp salondan çıktı. Bianca bu sırada televizyondan film seçmeye çalışırken Agnes'a baktım. Yorgun görünüyordu yine,
"Sen iyi misin?"
"İyiyim." dedi halsiz bir sesle, " Acıktım galiba ondan enerjim düştü." Doğruldu, kutulardan birine uzanıp kucağına aldı. Kutunun kapağını açınca burnuma gelen pizza kokusu beni de açıktırmıştı. Ama Agnes, kutuyu hemen masaya koydu ve eliyle ağzını kapadı, "Bu ne?" dedi iğrenerek pizza kutusuna bakarken , "Bozuk falan mı? Berbat kokuyor!"
Bana gayet güzel korkmuştu aslında, yine de pizzadan bir dilim aldım ve tadına baktım. Tadı güzeldi, bir sorun yoktu. "Pizzada bir sorun yok Agnes... Sen iyi olduğundan emin misin?"
Agnes'ın çatık kasları düzelirken kutuya baktı bir süre. "Sanırım," dedi, ardından elini karnına koydu, "Bir an... Midem kalktı. Ben salata falan mı yesem, dolapta vardır belki..." İlerlerken arkasından seslendiğimde durdu. Kollarını karnına sarmış bir şekilde bana döndüğünde gözlerinde yaşlar vardı.
"Sen..." gözlerim kısıldı. Ya da sesim. Yoksa... Düşündüğüm şey olabilir miydi? Evet, kesinlikle..
Agnes hamileydi.
Bir anda hüngür hüngür ağlamaya başladı, hemen yanına gelip ona sarıldım. Ne yapacaktım? Agnes'ın biriyle olduğunu bile bilmiyordum ki... Ki, bence kimse bilmiyordu.
Onu üst kattaki bir odaya götürdüm, ve karışıklı koltuğa oturduk. "Bana bir şey anlatmak zorunda değilsin. Sadece ne olursa olsun destekcin olduğumu bil olur mu?" dedim ona bakarak. Onu nasıl rahat hissettirebilirdim?
Elinin tersiyle bir göz yaşını sildi Agnes. "Babasına söyleyemem. Hem de böyle bir zamanda... Of... Çok karışık..." Elleriyle oynarken gözlerini bana çevirdi, "Sen olsan ne yapardın?"
"Nasıl?"
"Sen hamile kalsan. Newt- aman, Tom'a söyler miydin?" Sonra elini başına koydu, "Ne aptalım, tabi ki söylerdin. Eminim manyak mutlu olurdu çünkü..."
Yutkundum, bundan emin değildim. "Öyle mi?" diye mırıldandım.
"Evet, bundan eminim. Senden daha uzun zamandır tanıyorum onu, biliyorsun. O yer altı şehrinde işte. Orada herkes kendi hayatını yaşıyordu, normal bir yer gibiydi orası. Âşık oluyorlardı, yakın oluyorlardı. Eminim herkeste olmuştur, ama Tom'un hiçbir kızla bu şekilde olduğunu görmedim. Yani seninle olduğu gibi işte... Aranızdaki ilişkinin büyüklüğünü bilemem ama aşkla birlikte koruma içgüdüsü, empati, sadakat, güven, fedakarlık... Bunlar her âşık olanda olmuyor. Ve bu nadir bir şey, çok değerli bir şey. Eğer ki bunu görmüyorsan körsün demektir. Görüp inanmıyorsan da aptal."
Agnes öyle sert konuşmuştu ki onu nefesimi tutarak dinlemiştim.
"Kusura bakma, hormonlar işte..." Diye mırıldandı daha sakin bir şekilde.
"Belki de yanlış düşünüyorsun Agnes. Belki, babası sevinir buna? Hem, sen onu gerçekten seviyor musun onu söyle bana." Agnes gözlerini bana çevirdiğinde kirpiklerinin titrediğine yemin edebilirdim. Daha fazla ağlamamak için zor tutuyordu resmen kendini.
"Evet, ben ona aşığım Iris," dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle, "Öyleyim, ve bu yüzden bu karnımdaki yükü onun sırtına vermeyeceğim."
Agnes birine bu kadar aşıktı ve nasıl hiçbirimiz bunu fark edememiştik?
"Lütfen Iris, bunu kimseye söyleme. Bu sır seninle aramızda kalsın. Söz ver."
"Aptal, tabi ki söylemem," diye lafını kesip ayağa kalktım ve ona sarıldım sıkıca. "Özür dilerim.." Diye mırıldandı bir anda.
"Neden özür diliyorsun?"
"Zaten hepimiz çok şey yaşadık, sen çok şey yaşadın. Bir de bunun üstüne benim sırrım da yük olacak sana..." Evet, muhtemelen olacaktı ama ne yapabilirdim? Sırrı saklayacaktım.
Bu sırada içeriden tok bir ses duyunca ikimizde sustuk. O an kapı hızlıca açılınca bir ses, "Eğilin!" diye bağırdı ve Agnes'la aynı anda yere yattık. Aynı tık ses bu sefer ardı ardına geliyordu ve aşağıda bir hareketlenme vardı.
Bianca'yla göz göze geldik, içeri giren ve bağıran oydu. Hemen arkasında da Darla vardı, "Ne oluyor?" diye sordu Agnes kısık bir sesle. Bu sırada bir ses geldi, cam kırılma sesi. Cidden şimdi ne oluyordu?
"Bilmiyoruz, ben lavabodan dönerken bir sesler duydum aşağıda değildiniz biz de üst kata koştuk hemen. Gördüğümüz ilk odaya daldık, zaten buradaymışsınız." dedi Darla, bizim gibi yere yatmıştı. Aşağıdaki sesler artıyordu.
"Siktir," diye mırıldandı Agnes. Ardından ayağa kalktı. "Nereye?" diye sordum şaşkınlıkla doğrulurken ama Agnes beni geri yatırmıştı yere. "Sakın kalkmayın, odadan da çıkmayın."
"Sen?" Ben bunu sorana kadar Agnes çoktan kapıya ulaşmıştı bile. Kapıyı kapatmadı. Karşı odaya geçti. Daha sonra bir silah birleştirme sesi duydum. Tabi ya... Vanessa eğer bir şey olursa diye bize silahların yerini söylemişti. Agnes'ın silah kullanmayı bildiğini bilmiyordum.
Agnes elinde silahla kapıya dayandığında, "Çabuk, çıkın odadan." dedi başıyla koridoru işaret ederek. Etrafa bakıyordu. Darla ve Bianca'yla tereddüt etmeden sürünerek çıktık odadan. Agnes öndeydi ve onun önüne geçmek istiyordum çünkü hamileydi. Ona bir şey olacak diye endişeleniyordum.
Agnes koridoru süzdü, birileri yoktu. Dışarıdaki sesler kesilmişti. Darla'ya baktı ve kısık sesle konuştu, "Sesleri evin dışından mı duydun?"
"Emin değilim, olabilir..." Koridora döneceğim sırada Agnes beni engelledi, "Birileri olabilir." Agnes ilk defa bu kadar sert, güçlü duruyordu. Dışarıdan bakıldığında kesinlikle böyle biri gibi durmuyordu.
Hepimiz o an kapıya döndük, dışarıdan iki adam gölgesi görünmüştü gerçekten. "Siktir siktir. HASSİKTİR..." Agnes derin bir nefes aldı. "Bunlar Vanessa ve adamları olamaz, öyle olsaydı gelip iyi olduğumuzu kontrol ederlerdi. Evin çevresi dolu, ve kesinlikle bizimkilere değil..."
Evi çevreleyen adamlar vardı ve kesinlikle tanıdıklarımız değildi. Silah sesleri... Gürültülü değillerdi çünkü susturucu kullanılmıştı.
Ve o an çalan zil, dördümüzün de aynı anda irkilmesine sebep oldu. Sertçe yutkundum Agnes'la beraber. Darla bağırmamak için eliyle ağzımı kapadı. Şimdi ne yapacaktık?
O kadar çok dalmıştık ki zilin ikinci kez çaldığını duyana dek kendimize gelememiştik.
Ve o ses kulaklarımda resmen iz bıraktı ve yankılandı.
"Kapınıza kadar gelen misafirlere hep böyle mi davranırsınız? Çok kabasınız çocuklar."
"Biz size böyle öğretmemiştik. Alındım açıkçası. Hem şimdi kapıyı açarsanız, hiçbir sorun çıkmaz."
Olive.
Jack.
Doktor Olive.
Ve Doktor Jack.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKKAT ET / TOM KAULITZ
Teen FictionHerşey şehirdeki büyük akıl hastanesindeki vücutlarında korkunç bir virüs taşıyan "insanların" hastaneden kaçması ve şehire inmesiyle başladı...