Agnes'ın peşinden uyandığım odaya girdiğimde Brendon'ın bahsettiği kişilerin çoktan geldiklerini gördüm. Bir kaç kişi ben uyanınca başımda dikilen kişilerdi ve hepsi benimle aynı yaşta ya da bir kaç yaş büyük duruyordu.
Bir çocuğun yanındakinin koluna vuruşunu gördüm, "Dokunma dedim Victor! Seninki diğer tarafta." daha sonra Victor dediği çocuk güldü yüzünü buruşturarak,
"Acıdı ama."
İçeri girdiğimizde hepsi bize döndü. Daha sonra arkamızdan yeni fark ettiğim Brendon içeri girdi. Ve yanında sarışın çocukla birlikte, Newt.
"Pekâlâ çocuklar hepiniz buraya bakın. Bu iki arkadaş buraya yeni geldi ve burayı tanıyıp, sizinle kaynaşmaya ihtiyaçları var. İhtiyaçlarını giderin yani." dedi Brendon kapıya yaslanıp. Bu sırada kumral saçlı ve uzun bir çocuk konuştu, yanağında bir çizik vardı,
"Yeni kişiler iyi olur çünkü Dixie'den sıkıldım. Ben başladım o zaman." dedi ve Dixie olduğunu düşündüğüm kızıl saçlı kızdan kaçarak koltuğun üstünden atladı ve yanımıza geldi. Bu sırada Newt içeri gitmişti. Çocuk elini uzattı,
"Adım Alvin ama siz bana buranın yakışıklı çocuğu ya diyebilirsiniz, ya da en komiği de olur çünkü buradakiler resmen ölü gibi." onu deminki kızıl saçlı kız ittirdi, Dixie,
"Lütfen ona takmayın, şapşalın teki. Ben Dixie bu arada, şurada tavalarla uğraşan kız da ikizim Darla. Memnun oldum!" dedi ve elimizi sıkarken tabaları bırakıp koşarak yanımıza gelen kıza döndüm, gülümsedi, "Selam! Darla ben. Çok şirin duruyorsunuz!"
Dixie ve Darla gerçekten de birbirlerine benziyorlardı. Ayrıca ikisi de iyi insanlar gibi duruyorlardı. Sıcaklardı. Ve neşeli. Daha sonra yanımıza siyah uzun saçlı, mavi gözlü bir kız geldi, kısa boylu ama güzeldi. Hafifçe gülümseyip elini uzattı,
"Bende Bianca. Memnun oldum." biraz içe dönük olsa da gülümseyişindeki sıcaklığı hissetmiştim. Bianca, eliyle koltukta oturan esmer, kısa saçlı ama uzun bir çocuğu gösterdi,
"Şuradaki çocuk da Autumn. Biraz sessizdir ama sizi tanıyınca eminim sevecektir." Başımı sallamakla yetindim. Belki de biraz çekingen biriydi.
Bu sırada adı Victor olan siyah düz saçlı çocuk -biraz japona benziyordu hatta- kolunu ovuşturarak yanımıza gelmişti. Hafifçe gülümsedi. Bu sırada arkamızdaki Brendon, Newt'ın gittiği odaya ilerlerken son kez bize baktı,
"İyi anlaşmaya bakın, kavga istemiyorum. Kuralları biliyorsunuz, onlara da öğretin ve isterlerse uygun bir kaç iş gösterin."
Brendon gittikten sonra hepimiz koltuklara oturduk. Agnes yanıma oturmuştu. Dixie ve Darla tavalarla uğraşırken Alvin yemek yemekle meşguldü. Yemek! En son ne zaman yemek yemiştim? Alvin, yemeğe attığım bakışları fark etmiş olmalı ki bana ve Agnes'a yiyecek bir kaç şey verdi.
Bitirdikten sonra Autumn da gelmiş, bize başıyla selam verdikten sonra Victor'un yanına geçmişti. Bu sırada Bianca söze girdi,
"İşten önce sanırım kuralları bilmeniz gerekiyor. Çok fazla değil hemen açıklayayım," koltuğun ucuna oturduktan sonra devam etti,
"Öncelikle bir numaralı ve en önemli kural; belirli kişiler dışında hiç kimse dışarı yani yukarı çıkamaz. Çok tehlikeli ve bu kural zaten herkesin güvenliği için. Herkes dışarısının halini gördüğü için bu kuralı kimse çiğnemiyor. İkinci kural ise; herkes birbiriyle iyi geçinmelidir. Eğer kavga ve benzeri şeyler olursa ki daha önceden olmuştu ve kavgada zarar gören çok kişi ve yerler olmuştu, ceza alırsınız. Her kuralın cezası vardır ve cezaların ağırlığı kuralın önemine göredir. Üçüncü olarak da; yukarı çıkan tünele girmek de yasaktır. Özellikle de geceleri belirli kişiler bile girmez, çünkü geceleri baziydeliler buralarda gezebiliyor, yukarıda tünelin yakınlarında. Başka önemli kural yok zaten."
Dedilerini düşündüm. Hepsi de uyulabilecek kurallardı, ve uyulması gereken. Şuan her ne kadar o yukarı giden tüneli deli gibi merak etsem de cezasının ne kadar ağır olduğunu tahmin edebiliyordum. Bu yüzden rahat durmalıydım.
"Tamam. Emin olun ikimiz de kuralları çiğnemeyeceğiz." dedi Agnes. Ona katılır gibi başımı salladım ve bu sırada Alvin konuştu, ağzındaki gevreği yutarken,
"Herşey tamam da, sizin bir adınız vardır herhalde? Sabahtan beri sormayı bekliyorum çünkü." doğru, biz ya da Brendon onlara adımızı söylememiştik. Agnes başını salladı,
"Haklısın, unuttuk. Ben Agnes ve bu da Iris. Biz de zaten yeni tanıştık."
Bu sırada Darla ve Dixie de gelmişti. Dixie içeriyi göstererek, "Akşam olmuş, yatma zamanı gelmiş isterseniz ben ayarlarım." dedi. Acaba burada akşamın olduğunu nereden anlıyorlardı... Bianca ayağa kalktı, "Size yardım edeyim. Yeni dostlarımız için güzel yataklar hazırlayalım." dedi ve bize gülerek göz kırptıktan sonra Dixie ve Darla ile içeriye gitti.
Sanırım onlarla kalacaktık. Bana göre hava hoştu çünkü hiç bilmediğim bir yerde yanlız yaşamak istemiyordum.
Onlar içeri gittikten sonra Brendon ve Newt odadan çıkmıştı. Brendon iyi geceler diledikten sonra Alvin'ın öpücük istemesini duymazdan gelip gitti ve Newt hepimize baktıktan sonra başını salladı,
"Umarım iyi anlaşırsınız, Alvin yatak kavgası yaparsa yatağınızı vermemenizi tavsiye ederim." dedi Agnes ve bana bakarak. "Yarın kendinize uygun işi bulmanıza yardım ederler. Şuan garip ve buraya ait hissetmediğinizi biliyorum, ama burası tek güvenli yer ve alışmak için çaba gösterirseniz daha kolay olur."
"Teşekkürler!" dedi Agnes ve bence şimdiden o burayı sevmişti hatta alışmaya başlamıştı. Keşke kendim için de aynısını söyleyebilseydim.
O an acaba Newt benim adımı hatırlıyor mudur diye düşündüm. Ben onunkini hatırlıyordum, öyleyse belki o da benim adımı hatırlıyordur? Bunu öğrenmeliydim. Newt gittikten sonra Agnes'a hemen döneceğimi söyleyip onun peşinden gittim.
"Newt," ona seslendiğimde durup merakla arkasını döndü, "Efendim?" yüzünden beni ya da adımı hatırlayıp hatırlamadığını anlamaya çalıştım ama başarılı olamadım. Ne diyecektim şimdi?
Direk sormanın en iyisi olduğuna karar verdim, "Sen, beni hatırlamıyor musun?" Of Iris, en azından adımı hatırlamıyor musun diyebilirdin.
Newt kaşlarını kaldırıp bana deliymişim gibi baktı, "Hatırlamalı mıyım?" hatırlamıyordu elbette. Öyleyse ben neden hatırlıyordum? Elimle alnımı ovuşturdum, "Üzgünüm, sadece neden ilk seni gördüğümde adını hatırladığımı anlamaya çalışıyordum."
"Geçmişteki anıların ile ilgili olabilir. Buradaki herkes, bende dahil bazen geçmişteki anılarımızı bir anda hatırlıyoruz ama çok nadir oluyor." yüzüme baktı, "Belki de eski bir arkadaşındım." başımı salladım.
"Evet. Belki. İyi geceler." Hafifçe gülümsedi,
"Sana da iyi geceler Iris." Arkasını dönüp gittiğinde bir süre durdum. Ona adımı söylediğimi hatırlamıyorum? Belki de diğerlerinden duymuştur.
~
(Yukarı Taraf)
(*** Kişisinden Bir Mektup)
Anlamıyorum. Bağışık olanları yer altına, diğerlerinin yanına koymak yerine yukarıdaki delileri yenmeye yardım etmeleri için neden kullanmadığımızı anlamıyorum. Bu çok daha yardımcı olurdu, J. Yine de ne dersem bildiğini yapmaya devam edeceksin. Ama beni dinle; onları yer altından almalıyız. Bu cehennemi sonlandırmak için bağışıklar, anlamıyor musun? Delileri yenemeseler bile kanları yardımcı olur, tedavi için. Tüm delileri öldürüp temizleyemezsin, çok fazlalar ve artmaya da devam ediyorlar, J! Yeteri kadar bağışık var, tek yapmamız gereken onları almak. Neden dünyanın bu halini düzeltmek istemesinler? Anılarını geri kazanmak istemesinler? Yeterli teknolojimizin ve paramızın olduğunu biliyorsun. Bunu bir düşün, doğru kararı vereceğini biliyorum. Yoksa senin seçimini beklemeden ben işe koyulacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKKAT ET / TOM KAULITZ
Teen FictionHerşey şehirdeki büyük akıl hastanesindeki vücutlarında korkunç bir virüs taşıyan "insanların" hastaneden kaçması ve şehire inmesiyle başladı...