Virüs

108 12 33
                                    

Gece saat kaçtı hiçbir fikrim yoktu ve nasıl öğrenebilirim onu da bilmiyordum. Herkes uyumuştu ve hemen yanımdaki Agnes bile huzurlu bir uykudaydı.

Belki içimdeki huzursuzluktan, burada olmanın verdiği gerginlikten dolayı uyuyamıyordum.

Yatakta oturur pozisyona geldim. Ve sonra sessizce ayağa kalktım. Bir yerlere çarpmamaya dikkat ederek odadan çıktım ve şehir gibi gözüken dışarıya adım attım. Işıklar etrafı capcanlı yapıyordu. Etrafta insanlar vardı ve yürüyüp sohbet ediyorlardı.

Biraz yürüdüm. Etrafımı inceledim, insanları. Bazıları işten dönüyor olmalıydı ki ellerinde çantalar vardı. Herkes normal bir şekilde hayatına devam ediyordu. Başka bir şey yapamazlardı ve en iyisi buydu. Herşey normal gibi.

Ama neden ben öyle hissetmiyordum? Yukarısı artık kim bilir ne haldeydi. Gözden kaçırılmış, bir yerlerde saklanan, hâlâ virüse yakalanmamış ya da bağışık olan insanların orada kaldıklarını düşünemiyordum bile. Ve Newt o kanalizasyona girmese ben de onlardan biri olacaktım.

Ama değildim ve buradaydım. Buna mutlu olmam gerekir, ve diğerlerinin yaptığı gibi burada belki de iş bulup hayatıma devam etmeliydim, değil mi?

Boş boş düşünüp ilerlemeye devam ederken yanımdan hıza koşarak geçen bir çocuğun dediklerini duydum, "Çabuk tünele git! Bir şeyler ters!" dediğini duymuştum.

Tünel? Orada bir şeyler mi oluyordu? Hayır, merakımı dindirip odaya dönmeliydim. Ama...

Koşan çocuğun arkasından yetişmeye çalışarak peşinden bende koştum.

~

Koşan çocuğun arkasından uzun süre koştuktan sonra nefes nefese kalmıştım. Çok hızlıydı. Acaba bir kurtarıcı olabilir miydi?

Çocuk hızlıca bir kapıdan geçtiğinde kapı kapanmadan hemen içeri girdim. Burada bir sürü tünel vardı, bir sürü. Tünelin kenarlarındaki meşaleler dışında herhangi bir ışık kaynağı yoktu. İçeride güzel ışıklar varken neden burada meşale var anlamamıştım.

İçeri giren çocuk beni fark etmeden en öndeki tünele girince sessizce arkasından bende girdim. Tünelin sonu büyük, daire bir alana çıkıyordu ve bir kaç çocuk daha vardı. Şimdi onların kurtarıcı olduklarından emin olmuştum.

"Ne demek bir kaç deli içeri girmiş?" Takip ederek buraya geldiğim çocuk endişeyle bunları söylediğinde buraya hiç gelmemeyi diledim. Bir kaç deli bu tünellerde miydi?

Saklandığım yerden onları dinlemeye devam ettim ama içimdeki korku büyümüştü. Kesinlikle burada olmamalıydım.

Esmer bir çocuk konuştu, onun da sesi oldukça endişe doluydu,

"Hiç böyle olmamıştı. Kapı kapalı değil miydi nasıl girdiler ki? O zaman şimdi ne yapacağız?"

"Çıkamayız, kapı kapandı ve açarsak herkesi riske atarız. Geceyi burada geçirmek zorundayız." dedi kumral biri ama bundan hiç emin değil gibiydi.

Burada mahsur kalmışlardı, bir geceyi burada bir kaç deliyle geçirmek zorundalardı ve ben de buradaydım! Onlar kurtarıcıydı, hızlılardı ve eminim ki bu tünelin her yerini ezbere biliyorlardı yani hayatta kalmak onlar için çok da zor değildi.

Ama ben? Buraya ilk defa gelmiştim, kurtarıcı değildim ve hiçbir yeri ezbere falan bilmiyordum. Ayrıca şuan burada olduğumdan haberleri de yoktu. Sıçmıştım kısaca.

Bu sırada tam bir çocuk konuşurken aniden gelen bir ses, onun sözünü kesti ve herkes kaskatı kesildi.

"Koşun hadi, herkes dağılsın!" dedi aralarından birisi ve hepsi rasgele tünellere girip gözden kayboldular. Sesler yankılı geliyordu ve hayvan sesleri gibiydi ama bu seslerin delirmiş insanlara ait olduğunu biliyordum.

Burada öylece dikilirsem onlara yemek olacaktım. Daire alana gelip etrafa baktım, zamanım yoktu çünkü sesler yaklaşıyordu. Daha yakınımda bir ses daha duyunca hızla koşup ilerideki büyük bir kayanın arkasına saklandım.

Nefes alışlarımı düzenlemeye çalışırken korkudan kalp krizi geçireceğimi sandım. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atarken ilerideki bir tünelden aniden tökezleyerek biri çıkınca nefesimi tuttum.

Bu bir kurtarıcı değildi, pis ve yırtılmış kıyafetli, delirmiş yani virüse yakalamış, yüzünde ve kollarında derin yaralar olan kanlı bir adamdı bu. İğrenç görünüyordu ve, sanırım bir kulağı yoktu. Yalpalayarak yürüyordu.

Ciğerlerim ve organlarım nefes almam için yalvarıyordu ama şuan tüm dikkat adama bakıyordum. Beni görmemişti. Yürümeye devam ederken tuhaf ve anlaşılmaz şeyler mırıldanıyordu.

En sonunda yavaşça derin bir nefes aldığımda adam başını hızla olduğum yere çevirdi. E yok artık ama. Adamın bir kulağı olmamasına rağmen nefes alışımı duyuyor mübarek.

Korkuyla on bakarken beni görmemesi için dua ediyordum ama Kesinlikle beni görmüştü. Burada duramazdım. Hemen yanımdaki tünele baktım. Daha sonra buraya doğru gelen deliye.

Yapabilirsin Iris.

Koşma pozisyonuna geçip deri bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Hayır, ödüm kopuyordu şuan.

Adam yaklaşmaya devam ederken fazla zamanımın olmadığını ve adamın birazdan koşacağını anladım ve hızla yerimden çıkıp tünele doğru koşmaya başladım.

Deli beni fark eder etmez bağırıp arkamdan koşmaya başladı. Daha hızlı koştum. Az önce içmiş de sarhoş olmuş gibi yürüyen adam şimdi beni görünce hayvan gibi koşuyordu.

Koşup bir yandan nefes almaya çalışırken bacaklarımı hiç olmadığı kadar zorluyordum. Arkamda bir delinin olduğu gerçeği ile daha hızlı koşuyordum en azından. Eğer böyle bir gerçek olmasa hayatta bu kadar hızlı koşamayacağıma emindim. Kenardaki tünelden bir deli daha çıkıp peşime takıldığında ağlamak istedim.

İkisi de bağırıp peşimden deli gibi gelirken sürekli yolumu değiştirip faklı tünellere giriyordum ve çıkmaz yola girmemek için dualar ediyordum.

Az önce ağlamamak istiyordum ya hani, tam şuanda arkamda dört tane deli vardı!

Bir daha arkama bakmamaya yemin ederek daha hızlı koştum ve aniden sola döndüp koşmaya devam ettim. Ayaklarımdan çok artık ciğerlerim ve kalbim iflas ediyor gibi hissediyordum. Özellikle kalbim şuan dursa ya da aniden patlasa hiç şaşırmazdım.

Arkamdaki bir deli diğerlerine fark açarak bana bir tık daha yaklaştığı sırada aniden sağ tarafa çekildiğimde az kalsın çığlık atıyordum. Hızlı hızlı nefes alırken peşimdeki delilerin beni görmeyip koşmaya devam ettiklerini ve sol tünele girdiklerini gördüm.

Bağırmamam için eliyle ağzımı kapatan kişi geri çekilince onun Newt olduğunu anlamıştım. Benim gibi hızlı nefes alıyordu ve onun da bir kurtarıcı olduğunu neredeyse unutmuştum. Soru soracaktım ama vaktimiz yoktu bu yüzden hızla kolumu tuttu,

"Şuan burada ne halt ettiğini sormayacağım ama sonra verecek iyi bir cevabın varsa iyi olur. Diğerleri geliyor. Olabildiğince hızlı koş tamam mı?" zaten bir kaç dakikadır bunu tam olarak korkudan bunu yapıyordum. Ama yinede olumlu anlamda başımı salladım ve arkasından tekrar koşmaya başladım.

DİKKAT ET / TOM KAULITZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin