Zach çoktan dönmüşken biz daha arkandaydık. Bu sırada yankı yaptığı için onların sesini duyduk,
"Doktorlar şüphelendi, biz şimdi dönüyoruz, biraz fark bırakarak ve yakalanmadan hemen her zamanki yere gelin." dediğini duyduk Darla'nın.
En kötüsünü atlatmıştık zaten, şimdi sadece geri dönmek kalmıştı o kadar.
En sonunda geldiğimiz yere dönünce bacaklarımı önce sarkıtıp daha sonra klozetin üstüne bastım ve hemen aşağı indim.
Hemen arkamdan Newt indikten sonra doktor sesleri duyduk, hızlıca havalandırma kapağını kapattı ve iyice kapattığından emin olduktan sonra o da yanıma geldi,
Doktorlar vardı, ne yapacağız der gibi ikimizde birbirimize baktık, doktorlar sohbet ediyorlardı ve gelen sigara kokusundan dolayı belli ki uzun süre burada olacaklardı.
Newt bana döndü ve kabin o kadar sıkışıktı ki biraz daha yaklaşsa resmen öpüşecektik!
"Neyse, malesef biraz yanlış anlayacaklar." diye fısıldadı. Off Newt...
Tam başka bir şey söyleyecektim ki başka yapacak bir şey olmadığı kabul ettim, on saat burada bu şekilde bekleyemezdik ya! Neyse, nasıl anlarlarsa anlasınlar umurumda değildi.
Newt elimi - daha çok bileğimi - tutup kapının kilidini açıp doktorlara bakmadan çıktığında bende peşinden çıktım tabi.
Off, bu bakışlara maruz kalmak hiç hoş değil!
Doktorlar sohbetlerini kesip bize şaşkınlıkla bakarken hemen kapının yakınındaki adam utançla başını eğdi.
Newt kolumu bırakmadan yürüyüp lavabodan çıkarken kimseye bakmamaya çalıştım. Nihayet çıktığımızda rahat bir nefes verdim."Utançtan yerin dibine girecektim!" dedim koridorda yürümeye devam ederken. Newt'la aynı hızda yürümem gerekiyordu yoksa yere yapışırdım çünkü hâlâ elimi tutuyordu. O ise hiç utanmamış gibi sırıttı,
"O kadar da kötü değildi. Ama boş yere o bakışlara maruz kalmak yerine o bakışları hak edecek bir şey yapsaydım daha iyi hissederdim."
Dediklerinin üzerine şuan yer altının katmanlarına indiğimden kesinlikle emindim! Utançtan kıpkırmızı olduğunu tahmin ettiğim yüzümü ona çevirdim,
"Kes şunu! Hiç komik değil!" Delirmek üzereyken o bu halimden zevk alıyordu resmen!
"Komik demedim ki zaten, ben gayet ciddiyim aslında." Delirmemek için kendimi zor tutuyorum şuan. Yemin ederim.
Help.
" YA O-" tam bağıracakken son anda kendimi tuttum. "Hiçbir şey söylemiyorum." diye mırıldandım.
"Ve bu da bana katıldığın anlamına geliyor."
"Hayır gelmiyor."
"Geliyor."
"Hayır!" Gülmemek için kendini zor tutuyordu ve sırf bu yüzden sinirden delirecektim!
"Evet geliyor. İnkâr etme, şuan seni kenara çeksem karşı koymayacağını ikimizde biliyoruz."
Evet, şimdi sinirden değil, utançtan kızarma zamanı. Hatta ikisi de.
"Ha-" kaşlarımı çatıp devam etmediğimde küçük bir kahkaha attı. "Yine yorum yapmayacağım." diye omuz silktim ve bu sefer ben de gülmemek için zor duruyordum.
"Denemek isterdim." Şey, yine yorum yapmayacağım. Buna hayır demezdim.
Ama odaya neredeyse geldiğimiz için artık olacaksa da başka sefereydi.
"İşte asıl buna yorum yapamam. O bakışları hak etmemiş olmak üzücü."
NELER DİYORUM BEN BÖYLE?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKKAT ET / TOM KAULITZ
Teen FictionHerşey şehirdeki büyük akıl hastanesindeki vücutlarında korkunç bir virüs taşıyan "insanların" hastaneden kaçması ve şehire inmesiyle başladı...