Selamün Aleyküm, arkadaşlar, hoş geldiniz!
Lütfen bu kısmı okumadan geçmeyin!
🍉🍉🍉
Nefes Alan Hapishane yıllar önce burada yayımladığım bir kurguydu. Sonra hesabımı silip gittim. Yıllar sonra tekrar buradayım. Arada farklı hikâyeler yazmaya devam etsem de Hapishane'nin yeri bende ayrı. Seri olarak bitirdiğim ilk kurguydu. Bu yüzden oy verip vermemek size kalmış ama lütfen YORUM yazın. Benim için çok değerli bir hikâye, yorum yazmanızı, yorum olsun çöpten olsun gibisinden anlamsız şeyler değil, özenle yazdıklarınızı, bölüm hakkındaki düşüncelerinizi okumayı isterim. Bölümün okunma sayısıyla yorum sayısı arasında çok fark olursa hikâyeyi hemen yayımdan kaldırabilirim. Güzellikle okuyana elbette okutmanın bir yolunu bulabilirim isterlerse. Allah (cc) hepimize akıl vermiş, çok şükür, kullanmasını ve yeni yollar bulmasını da biliriz. Ancak dediğim gibi hayalet gibi okuyana iltimas geçmeyi düşünmüyorum.
Çok şey istediğimi düşünenler, bi zahmet hiç okumasın. Okunma sayısından bana ne! Özenli okurlar, özenli yazılar ister, değil mi? Özenle yazdığım kurguma özenli okur istemek de benim en doğal hakkım. Az olsun, öz olsun!
Birazcık sert giriş oldu sanki 😄
Keyifli okumalar dilerim^-^/Sonbaharın aheste esintisi kahverengi saçlarının arasından geçerken Merva, küçük bardağındaki çayından bir yudum aldı. Kıpkırmızı sıvı ağzındaki şekeri ıslatıp boğazından ilerliyordu. Gözlerini kapattı, aldığı her karış tadı duyumsadı. Sıcaktı, lezizdi ve serin havada bir battaniye örtmüş gibi keyif vericiydi. Yıllar boyunca ne kadar içse de lezzetinden asla vazgeçemeyeceği bir içecekti.
Gözlerini açtığında çayın mest edici âleminden çıktı ve Iğdır'ın sarı yapraklarla bezeli manzarasına daldı. Beton korkuluğu olan balkondaki sandalyesinde otururken evinin karşısındaki parkta oynayan çocukların cıvıltısını seyretti. Parkın etrafına seyrek aralıklarla dizilmiş kayısı ve elma ağaçlarının dökülmeye başlayan yaprakları, minik yavrucaklar için ayrı bir oyun aracı olmuştu. Avuç avuç aldıkları yaprakları havaya fırlatıyor ve onların altında kollarını yana açarak semazen edasıyla dönüyorlardı. Kulağına çalınan neşe dolu sesler, klasik müziğin dahi veremediği bir huzuru bahşediyordu.
Çaydanlıklar ile bardağı tepsiye koydu ve yıkamak için mutfağa geçti. Sonra da su dolu sürahisini aldı, küçük evinin her odasında bulunan çiçekleri sulamaya koyuldu. Önceliği en yakınında bulunan beyaz orkideye verdi; sonra sukulent, kaktüs, lavanta, bonsai, begonya, aloe vera ve son olarak da barış çiçeğini suladı. Neredeyse yarım saatini almıştı bu işlem. Sadece sulamıyor, aynı zamanda onlarla konuşuyordu. Severdi onların arkadaşlıklarını. Birbirlerini her zaman dinlerlerdi, tartışmasız ve istisnasız. Yirmi yıllık hayatında onu terk etmeyen tek canlılar, bitkilerdi. Kendi gözlerini de severdi, çünkü onların yaprakları gibi canlı bir yeşil rengi barındırırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefes Alan Hapishane
Science FictionToz kokusu? İşte bu, az önceki göz alıcı manzaraya dâhil olmayan bir detaydı. Hemen gözlerini açtı ve etrafına bakındı. "Arkandayım." diye duyduğu sesle birlikte Merva'nın aniden pompalanan kanı, yüzüne sıçradı. Yakıcı yanakları, büründüğü rengi en...