Bölüm 14 /// Arz-ı Hâl... / Kısım 1

14 2 21
                                    

Hoş geldiniz!
Keyifli okumalar dilerim^-^/

Yeni bir yolculuk, yepyeni bir hicran ve argın yürekler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yeni bir yolculuk, yepyeni bir hicran ve argın yürekler...

Kaidesiz hayatın sunduğu düzensizlik, mücadelenin doruklarını yaşatırken kalenin ihtişamlı burçları arasında ateşle raks eden kökler, çığlığını gök kubbeye duyurmaya çalışıyordu. Kan dondurucu görüntü, meraklı gözleri kendine çekiyordu. Kızıl Vaatçi ölmemek için direniyor, burçlar aracılığıyla kan çekmeye devam etmek için can atıyordu.

"Bir an önce buradan gitmemiz gerek." dedi Vuslat. Arkadaşını sağ selamet kurtarmanın verdiği rahatlıkla artık yola çıkmaya istekliydi. 

Merva sürekli arkasına bakıp duruyor, kaleyi izlemekten kendini alamıyordu. "Evet ama-" Ne hissedeceğini bilememenin verdiği boşlukla sustu. Orada insanlar vardı. Arkadaşları oraya öldürülmek üzere götürülmüştü. Merva, ölümün feci yüzünü görmüştü. Nefes alıyor, düşünceleri birbiriyle çatışıyordu; nefes veriyor, duyguları çıkmaza sürükleniyordu. Özellikle zindanda kilitli kalan Nebat Halkı olduğunu duyduğunda, kalbinin pençeli bir el tarafından tutulup sıkıştırıldığını sandı. Bir yandan onları kurtarmak isterken diğer yandan intikamın karanlık benliğini kucaklamayı arzuluyordu. Konuşmak, beynine tek tek tüneyen düşünceleri kovmak istiyordu. Bunu nasıl dile getireceği ise tam bir muammaydı.

Daha herhangi bir şey diyemeden, grubun en önünde ilerleyen Sercan, onun aklını okumuş gibi konuştu. "Onları kurtarırsak bize saldırmaları saniye almaz. Merak etme, halkın diğer üyeleri de var. Ayıldıkları vakit arkadaşlarını çıkarırlar."

"Ne o, yoksa onları salmak gibi bir çılgınlık düşünen mi var aramızda?" dedi Kağan, malikânede yaralanmış olan Barış'ın ağırlığı altında Merva'ya baktı. Bunu isteyebilecek tek kişinin o olduğundan adı gibi emindi.

Merva, düşündüğü her şeyin yüzünde belli olduğu kanısına varınca gergin gülümseyişini kontrol edemedi. Çehresine hemen donuk bir ifade yerleştirdi. Kağan'ın çılgınlık tabiri, durumu özetlemeye yetmişti. Ayrıca Sercan'ın açıklaması da oldukça mantıklıydı. Hem zaten hızlı olmaları gerekirdi. Aksi hâlde geride kalan halk onlara yetişir, bu da grubu yeni bir çatışmanın içine sokardı.

Kağan, ağırlığının bir kısmını alsa bile Barış yürümekte hayli zorlanıyordu. Veli onun durumunu bildiği için, lideri Aran'ın peşinden gitmeden önce gerekli ilaçları vermişti. Nehir, en kötü kâbusunu yaşadığı yerden uzaklaşmak için diretirken babasının kucağında bitkinlikten uyuyakalmıştı. Hafif yaralarla günü kurtaran diğerlerinin yorgunluğu ise uzun süre idare etmelerine engel teşkil edecek gibiydi. Yine de kilitli kalanlara sırt çevirmek zordu. Önce Umut, sonra Habip ile Sedat Amca ve şimdi de kale zindanlarında kalanlar! Hüznün sebep olduğu savaş, Merva’nın kontrolünü ele geçirmeye niyetliydi. Roza'nın kendisine sarılacağını fark ettiği anda buna mâni oldu.

Nefes Alan HapishaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin