Bölüm 11 /// Ölümün Üzerine Düşen İki Kuru Yaprak! / Kısım 2

15 2 18
                                    

Keyifli okumalar dilerim^-^/

Grubun kalan üyeleri de malikâneye varınca Sercan, ölen iki arkadaşını toprağa teslim edeceği yeri hazırlamaya başlamıştı bile

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Grubun kalan üyeleri de malikâneye varınca Sercan, ölen iki arkadaşını toprağa teslim edeceği yeri hazırlamaya başlamıştı bile. Onlar adına güzel bir ölüm seçememişti, en azından toprağa verilecekleri yer güzel olmalıydı. Bu yüzden de asırlık kavak ağacının etrafındaki taşları bir çekiçle kırıyor ve altındaki toprağı açığa çıkarıyordu.

"Sana olağandışı gelen o ağaç, Nehir'e sevgiyle yaklaştı."

Kulağı, savurduğu her çekiç darbesinden azattı; çünkü Merva'nın haklı sözleri tarafından çoktan esir alınmıştı.

"Belki de onun anormalliğini örnek almalıyız."

Bu imkânsız, Merva, diye düşündü. Daha önce ona bu cevabı vermek istemiş ama karartılmış ruhundan bir parça, diline kilit vurmuştu. Sercan onun saflığında bir ziyan görmüyor, hatta iyi hâlinin lekelenmeden kalmasını temenni ediyordu. Yanlışlarımızdan vazgeçemediğimiz sürece bunu yapmak imkânsız, diye de içten içe kendini iknaya çabalıyordu.

Grubun bir kısmı, balkonda duran iki ölü arkadaşlarına veya "Merva?" diyerek malikânenin içine doğru koşmaktaydı. Kağan, onlardan evvel durumu kavramıştı. Hemen Sercan'ın elindeki çekici aldı. Biraz daha toprak, taşlardan arındı ve kırılanlar bir kenara çekildi. Malikâneye dönmeden önce Vuslat'ın verdiği uzun yağmurluk sayesinde biraz olsun korunan İlayda, ona yardım etmek için yaklaşınca "Benden uzak dur!" dedi Kağan.

Bozulduğunu belli etmek istemeyen kadın, hızlı adımlarla balkona doğru seğirtti. En alt basamağa oturan Sercan'ın yanından geçerken gözleri, onun keder yüklü hâline takıldı.

"Özür dilerim." dedi pişmanlığını saklama gereği duymadan. "Ne kendi grubumu korumayı becerebildim ne de sizi vaktinde uyarabildim."

"Beceremedin değil, sen denemedin bile."

Sercan hâlsiz hissediyor, oturduğu yerden kalkacak takati kendinde bulamıyordu. Yoksa çoktan İlayda'nın yüzüne yumruğunu geçirirdi. Yine de kokan kadın, bu kaderinden kaçamadı. Yalnızca yumruğun sahibi, Vuslat’tı.

"Merva yok!"

Nefes nefeseydi. Malikâneye kadar koşarak gelmek bir yana, tüm evi baştan sona da aramıştı. Sadece kan izleri ve birkaç kırık eşya vardı.
Roza "Çekişmeli bir saldırı olmamış gibi, sanırım teslim olmuşlar." dese de Vuslat onu dinlememiş ve hemen dışarı çıkarak İlayda'ya yumruk atmıştı. "Ölmek istemiyorsan onun nerede olduğunu söyle."

İçi çürümekte olan kadın, gergin bir şekilde efelendi. "Hıh! Fark etmediysen söyleyeyim, ben zaten ölüyüm."

Sinirlenen Vuslat, bu kez tekme atmaya niyetlendi. Roza, arkadan sarılarak onun hareketine mâni oldu. Yağmurdan dolayı ıslanıp duran yüzünde gözyaşı döküp dökmediği belli olmuyordu. "Merva içeride değil. Dışarı çıktığını da sanmıyorum. Burada onu içine alacak kadar geniş toprak yığını yoktu. Eğer ölmüş olsaydı-"

Nefes Alan HapishaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin