Hoş geldiniz, arkadaşlar^-^/
Bu hafta normalden daha yoğun geçti. Burayla fazla ilgilenmedim. Bölüm düzenini yaptım ama resim koymadım. Kusura bakmayın, lütfen 😔Bu hafta biraz özensizim ama inşaAllah yine de keyif alarak okursunuz^^
🍉🍉🍉
Başı dönüyordu Merva'nın. Uyanık kalmaya çalışsa da göz kapakları kapanmak için ayak diriyordu. Aklını kurcalayıp duran sis perdesini aşmayı bir türlü beceremiyordu. Elleri bağlı bir şekilde sandalyede otururken hayatında küfretmeyi istediği nadir anlardan birini yaşamaktaydı. Sol omzundaki hafif, iyileşmeye başlamış sıyrık acıyordu. Her iki bileği, ipleri açmaya çalışmaktan dolayı zedelenmişti. Ayaklarının da elleri gibi hareketsizliğe mahkûm edildiğini kavrayınca pes etti. Açmaya zorladığı gözleriyle etrafı taradı. Kim olduğu önemli değildi. Tek isteği, tanıdık bir yüzün vereceği rahatlık duygusuydu.
Ama ne fayda!
Kapkaranlık olan ve ucu bucağı görünmeyen odadaki tek ışık kaynağı, sıra sıra dizili kil kaplar içindeki otları küle çeviren turuncumsu ateş parçalarıydı. Çıkan duman ise etrafın karanlığını bulandırıyor, genç kızın aldığı her nefesi daha çok tekinsizleştiriyordu.
Nereden geldiğini tam olarak kestiremediği bir tıkırtı duydu. Gözlerini yanmakta olan otların gerisine dikti. Belli belirsiz bir hareketlilik sezdi ama emin olamadı. Sessizliğin beraberinde getirdiği bir akıl oyunu da olabilirdi."Kim var orada?" Sesini olabildiğince yüksek tutmaya itina göstermişti. Buna rağmen kendi kulağına bile zor işittirebilmişti. Bir kez daha denedi. Var gücünü aldığı nefese harcadı ve "Kimsiniz?" diye sordu. Bu defa ses tonunu ayarlayabilse de tiz olmasının önüne geçemedi.
Kimseden çıt çıkmadı. Haddizatında önemi yoktu. Çünkü bir cevap duyacak durumda değildi. Zorla uyanık kalmaya çalışınca beyni, isyan bayrağını çekti. Tüm bunlar fazlaydı. Uyumalıydı. Belki o zaman daha dingin bir bedenle uyanabilirdi. Tam karşısında, karanlığın berisinde peyda olan kızıl bir silüet, minik iki ateşin ortasında dikilerek Merva'nın kapanan gözlerine son görüntü olarak kazındı.
"İnsanlar iyileşir, Merva." dedi son zamanlarda rüyalarına sızan ses. "Sen de iyileşeceksin ve özgür bir hayatın olacak."
🍉🍉🍉
Yabancısı olduğu mırıltılar yüzünden uyanınca kendisini yine aynı pozisyonda buldu. Her şey aynıydı. Tek bir farklılık vardı. O da yanan ot parçalarının arası artık boş değildi. Karşısında dikilip duran kızıl pelerinli, uzun boylu kişi dışındaki herkes yeşil pelerin giymişti. Başlıklarından ötürü gölgede kalan yüzleri, korku filmlerini aratmayan bir sahne sergilemekteydi. Başını her iki yana çevirip etrafına bakınca on kişi tarafından sarıldığını anladı. Gittikçe küçüldüğünü hissediyor, dizlerini karnına çekmek istiyordu. Lakin buna bile izni yoktu. Elleri ve ayakları bağlıyken kendini koruma pozisyonuna geçemiyordu. Cesaretsizliğine lanetler okudu. Cesur rolü yapmaya yeltendi."Arkadaşlarım-" derken boğazı düğümlendi. Koca bir elma dilimi boğazında takılı kalmıştı da sanki onu yutamıyordu. Malikânenin ilk katına inince Naim Baba ile Hamit'in cansız bedenlerini görmüştü. Gözleri dolu dolu olunca Nehir'in çığlıkları baş göstermişti. Onun tepkisi, yeşil pelerinli saldırganların silahlarını tekrar kaldırmalarına sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefes Alan Hapishane
Science FictionToz kokusu? İşte bu, az önceki göz alıcı manzaraya dâhil olmayan bir detaydı. Hemen gözlerini açtı ve etrafına bakındı. "Arkandayım." diye duyduğu sesle birlikte Merva'nın aniden pompalanan kanı, yüzüne sıçradı. Yakıcı yanakları, büründüğü rengi en...