Bölüm 8 /// Durmak, Hayatla Zıtlaşmaya Muadildi. / Kısım 2

15 2 29
                                    

Keyifli okumalar, arkadaşlar^-^/

Ayrıca Ramazan ayınız da mübarek olsun🌙

Merva, başını ikiye ayıracak şiddetteki ağrıyı saymazsa neredeyse dinç bir şekilde uyanmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Merva, başını ikiye ayıracak şiddetteki ağrıyı saymazsa neredeyse dinç bir şekilde uyanmıştı. Yatağı ya da üzerinde yatabileceği, çürük de olsa tahtadan bir karyolası yoktu. Kalenin soğuk, taş döşemelerinin üzerinde uyumasına rağmen fazlasıyla dinlenmişti. Yüzündeki ıslaklığı fark edince eliyle yanaklarını sildi. Bunun faydasız bir hareket olduğunu sonradan anladı. Çünkü hâlâ ağlıyordu. Adını hatırlamıştı sonunda. Kaleye getirildiğinden beri rüyalarına daha sık sızan kişinin en azından ismini öğrenebilmişti. Ama zihninde rüyasında gördüğünden fazlası yoktu. Zehirli otların neden olduğu bir rüya olduğunu düşündü. Sonra da bu tezini hemen çürüttü. Zira malikânede de rüyalar görmüştü. Otlar en fazla onu hatırlamasında yardımcı olmuştu, o kadar.

"Umut!" dedi kalbinin isyan çığlıklarıyla. "Seni nasıl unutabildim?"

Açtı, tuvalet ihtiyacı vardı ama uyuklayan bir delikanlı dışında görünürde kimse yoktu. Üç yanı paslı demir parmaklıklardan oluşan bir mahzende bulunuyordu. Arkasındaki duvar, taştandı ve tahta bir kapısı vardı. İttiği kapı gıcırdayarak açıldığında, aradığı şeyi bulduğunu anladı. Her iki yanında taştan basamaklar bulunan bir delik, daha doğrusu tuvalet ve yanındaki bir kovada da su.

Parmaklıklı boş odaya geri döndüğünde, sağ taraftaki mahzende uyuklayan gence dikkatini verdi. Sırtını taş duvara yaslamış, uyuyordu. Bükülü olan sağ dizine kolunu dayamıştı, eli aşağı sarkıyordu. Diğer eli ise vücudunun yanında, taş döşemeyle temas hâlindeydi. Bu yüzden de sol elin sırtındaki dövmeyi net olarak görebiliyordu. Bir pusulayı andıran siyah dövmede sekiz yönü de gösteren, sekiz başlı sarmaşığın zarafetine sahip küçüklü büyüklü ok işaretleri vardı. Bu işaretlerin kesiştiği ortadaki dairesel alana, beyaz renkte başka bir ok çizilmişti.

Toza bulanmış siyah bir pantolonu, kirlenmeye yüz tutmuş beyaz gömleği ve uyuma şekliyle oldukça asil bir görünüme sahipti. Kahverengi saçının birkaç ücra köşesine tenasüp eden aklar, alnına düşen az uzunluktaki saçlarından sola düşen bir tutamı tamamen kendi rengine hapsetmişti. Gözlerini araladı ve Merva'ya baktı. Apak olan teninin soğukluğu, tartan bakışlarına yansımıştı. Buz gibiydi!
Artık uyanık olan adama bakan Merva, gaipten gelen bir ürpertinin vücudunu baştan aşağı dolaştığını hissetti. Titredi, tüyleri dikeldi. Ama her ikisi de kendi zindanlarındaydı. Parmaklıklar ardındayken bana ne yapabilir ki, diyerek korkunun manasız olduğuna kanaat getirdi. İç dünyası yeniden çiziliyormuşçasına şekerli renklerin boğumunda yerini aldı. An itibariyle korkmuyordu.

"Selam." dedi olağan olduğunu varsaydığı sesiyle. Karşıdan cevap gelmeyince konuşmaya devam etti. "İsmim Merva."

Onunla muhabbet edip neden burada tutulduğunu öğrenmek istiyordu. En azından yaşadığı dehşet anını bir miktar azaltmış olurdu. Aksi takdirde hiçbir şey yapmadan beklemek, onu pes etmenin eşiğine itebilirdi. Ama buz bakışlı adamdan bir cevap almak şöyle dursun, onun kılı bile kıpırdamamıştı. Duvara karşı konuşuyormuş gibi hisseden Merva'da yenilgiyi kabul edecek zihniyet yoktu.

Nefes Alan HapishaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin