Selamün Aleyküm!
Bugün cuma ve ben bölüm yayımlamayı unutmuşum 😄
Umarım bölümü seversiniz^-^/Geniş bir hole açılan çift kanatlı, cilalı, ahşap kapıdan geçtiler. Bu defa zamanda yolculuk onları vurmuştu sanki. Eski döneme ait birçok eşya ile karşı karşıya geldiler; tüfekler, kılıçlar, kalkanlar, ocaklar, kapısız bölümlere ayrılmış küçük odalardaki siniler, duvara monte edilmiş tablolar üzerindeki eski tip radyolar... Her şey bir anda kendi döneminin ruhunu yansıtma telaşına girmişti. Bu ağır yoğunluğun verdiği havayı üzerlerinden atmaları imkânsızdı.
Tuhaf bir duyguyla kuşatılmış hâlde, kilim serili hole girdiler. Adımları yavaş, hareketleri yumuşaktı. Bir şeye zarar vermek istememe içgüdüsü hareketlerini kontrol ediyordu.
Gün ışığı gibi parıldayan saçları kıvrak yollar çizerek omuzlarından geçip beline kadar uzanan on yaşlarındaki bir kız çocuğu aniden önlerinde belirdi. Giydiği indigo rengi, sade elbisesinin eteğindeki iki cepten biri şişkindi. Elindeki paketten aldığı patates cipsini ağzına attı ve etrafa kırıntılar saçarak konuştu."Üst kata çıkacaksınız."
"Kızı falan mı acaba?" dedi Vuslat dişlerinin arasından konuşarak. Küçük bir çocuktan emir almak hoşuna gitmemişti. "Tıpkı onun gibi konuştu. Küçümseyici bakışları bile aynı!"
Merva ise uzun zaman sonra bir çocukla konuşabilmenin heyecanını yaşıyordu. Diğer gruplarda elbette çocuklar vardı ama aileleri artık güvensizliği kendilerine rehber edinmişti. Bu yüzden vaktiyle ortalıkta oynayan ve etrafa neşe saçan çocuklar, şimdi korumacı bir tutumun gölgesinde büyüyorlardı. "Ne kadar tatlı şeysin sen öyle." dedi. Tam elini uzatıp küçük kızın yanağını hafiften sıkacaktı ki, karnı dışarıda olduğu gibi tekrar guruldadı.
"Cipsimi alamazsın."
Küçük kız, yukarı çıkan merdivenin yanından geçerek geniş holün diğer tarafına doğru koştu. Başka bir odaya girip tahta kapıyı sertçe kapattı. Üç kadının gördüğü son şey, kızın ardında dalgalanan sarı saçları olmuştu. Elbisesinin eteği sıkışınca, kapıyı açıp tekrar kapatmak zorunda kaldı.
"Sadece küçük bir çocuk." dedi Roza suratını ifadesiz tutmaya çalışarak. Merva zaten utanmış ve kızarmıştı. Bir de o gülecek olsa, onun yerinden kımıldamayacağını biliyordu.
"Kesin onun kızı." Vuslat yanındaki dar merdivenin ilk basamağına adımını attı. Yaklaşık on beş basamaklı bu merdivenden çıkınca, bu kez iki tarafı kapalı kapılarla dolu olan dar bir koridor ile karşılaştılar. Hangi kapıdan gireceğini anlayamadı. "Resmen oyun oynuyor bizimle. Nerede bu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefes Alan Hapishane
Science FictionToz kokusu? İşte bu, az önceki göz alıcı manzaraya dâhil olmayan bir detaydı. Hemen gözlerini açtı ve etrafına bakındı. "Arkandayım." diye duyduğu sesle birlikte Merva'nın aniden pompalanan kanı, yüzüne sıçradı. Yakıcı yanakları, büründüğü rengi en...