Hoş geldiniz ve de keyifli okumalar^-^/
Olağan bir sessizlik hâkimdi çevreye. Yıkılmış veyahut her an çökecekmiş görünümü veren beton binalar, hâlâ zamana şahitlik etmekte direnen taş yapılar, bir zamanların baskın türü olan şimdinin saklı insanları, yeryüzünde hükümdarlığını ilan eden toprak ile bitkiler...
Başkaldırının ilk zamanlarında yaşanan keşmekeş, yerini ölü bir sessizliğe bırakmıştı. Dünyayı çepeçevre saran ve gecenin ışıltılı karanlığında bile kendinden ödün vermeyen azgın gürültü, ani bir çığın altında kalmışçasına kayıplardaydı; sesi çıkmaz olmuştu. Ama kaynaklar tükenmezdi ve tüm olumsuzlukların kaynağı olan insanlar da bir yerlerde varlığını sürdürmekteydi. Sercan'ın yerle yeksan olmayan sorunlu insan inancı, hâlâ ölümsüz bir bedene sahipti. İnsanlar idare edilmesi öyle zor bir topluluktu ki, onları saptırmak için tek fısıltı dahi yeterdi. Kendilerini dünya kurulduğundan beri karmaşık bir düzenin içine hapsetmişlerdi. Farkında olmasalar da özgür olduklarını düşündükleri bu yeryüzünde mahkûm gibi yaşamak öz kararlarıydı. İlk insanlardan beridir bu düzen devam etmekteydi.
"Onları öylece bırakacak mıyız?" diye soran Kağan'a ilgisizce baktı. Her daim onunla aynı grupta yer almıştı. Yine de aralarında görünmez bir duvar bulunmaktaydı.
"Bir sorun mu var?" diyen Sercan ona rağmen etrafını izlemeye devam etti. Az önce anormal bitkiler sınıfına koymadığı Yeşil Gardiyanlar, bir insan güruhuna saldırmaya başlamıştı. Onlar birine saldırmaya başladıysa muhakkak o kişiden zarar görmüş demekti. Nihayetinde toprak durduk yere ölüm emrini vermezdi.
"Hayır ama sebebini bilmek isteyeceklerdir. Özellikle Vuslat sürekli sorular soruyor."
Sercan, saldırı altındaki gruba yardım etmeye kolayca ikna olmayacaktı. "Biri ya da hepsi tekin olmayan insanlar. Bizim için tehlike teşkil ediyorlar. Uzak durmak en iyisi!"
"Bir gün ne yaptığını fark edecekler." Kağan, herhangi bir endişe kırıntısı taşımıyordu. Sürekli aynı şeyleri yapmak, işe olan ilgisini kaybettirmişti.
"Evet, ama bugün değil!"
Üzerine çıktığı yıkık binadan hızla indi. Molozların otlarla kaplanmış olması fazla dikkat gerektirse de, Sercan artık bu tür kaygan ortamlara uyum sağlamıştı. Tıpkı Kağan gibi! Belki ondan dört sene evvel doğmuş olmanın getirdiği avantajdan dolayıydı, belki de amacının ona sunduğu ekstra güçtendi ama o, Kağan’dan daha tecrübeliydi. Yine de dikkatli olmak, onun için vazgeçilmez bir ilkeydi ve bunu göz ardı etmeyi aptallık sayardı.
Gardiyanın etrafını sararak içine girmesine rağmen yıkılmamakta kararlı olan birkaç binayı geçti. Harabeye dönmüş ve her bir parçası farklı yönlere savrulmuş yapıları geride bıraktı. Araçlar onlarca yıl öncesinden kalmış gibi ara sokakların bir yerlerinde öylece duruyorlardı. Paslanmış ve otlarla kaplanmışlardı. Sokak tabelaları ya yerle buluşmuştu ya da kırık belleriyle yer çekimine isyan ediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefes Alan Hapishane
Science-FictionToz kokusu? İşte bu, az önceki göz alıcı manzaraya dâhil olmayan bir detaydı. Hemen gözlerini açtı ve etrafına bakındı. "Arkandayım." diye duyduğu sesle birlikte Merva'nın aniden pompalanan kanı, yüzüne sıçradı. Yakıcı yanakları, büründüğü rengi en...