Hoş geldiniz, arkadaşlar^-^/
Biraz uzun oldu ama her şimdiden söyleyeyim, her bölüm bu kadar uzun olmayacak. Yorum yazmayı unutmayın, lütfen!
Keyifli okumalar^^
İki yıl, beş ay sonra...Merva eski, taştan bir kulübenin en karanlık köşesinde oturuyordu. Onun yakaladığı tavşanı pişiren arkadaşlarını seyrederken bir yandan da bitkilerin başkaldırdığı günü düşünmekteydi. Roza ile başladığı yolculuğa Habip, Sedat Amca ve en son da Vuslat dâhil olmuştu. Beş kişilik ailesiyle birlikte, yerleşik hayatın nerdeyse tamamen sona erdiği bir dünyada kendince mutlu bir yaşam sürüyordu.
"Merva, yemek hazır!"
Roza'nın seslenmesiyle bulunduğu ana döndü. Ateşin çıtırdayarak saçtığı cılız ışığın olduğu yere gitti. Burnuna gelen yemek kokusu, iştahını kabarttı. Avlanmanın getirdiği hareketlilik yüzünden fazlasıyla acıkmıştı. Ahşap yer sofrasının etrafına dizilen arkadaşlarının arasına oturdu.
"Bu tavşanın eti çok güzel!" dedi altmış beş yaşındaki Sedat Amca. Parmaklarını tek tek yalıyordu. "Çiğnemesi hiç zor değil."
Merva bunu duyduğuna sevindi. Yaptığı bir iş hakkında güzel sözler duyunca şevke gelirdi. Koca gözleri ışıldadı ve o gün tanık olduğu olağanüstü durumu anlattı. "Onu yakalamadan önce bitkilerle oynuyordu. İnanabiliyor musunuz? Bitkilerle oynuyordu. Belki ölmeden önce mutlu olduğu için tadı güzeldir."
Merva'nın sözleri Roza’nın, Sedat Amca’nın ve Habip'in lokmalarını boğazlarına dizdi. Mutlu bir varlığı yiyor olmaları düşüncesi, zorlukla yutkunmalarına sebep oldu. Fakat bu durum, Vuslat'a pek de tesir etmedi. O daha farklı bir ayrıntıya takılmıştı.
"Bir tavşan," dedi az önceki sözleri kafasında tartarak. "bitkilerle mi oynuyordu?""Evet. Çok ilginç, değil mi?" dedi Merva heyecanla. İki yıldan fazla süredir hiç böyle bir şeye tanık olmamıştı. Yeşiller diğer renklerle mücadeleye başladığından beri, oyun oynamak gibi hayatın sıradan akışı bile insana fevkalade geliyordu.
"Sen de o tavşanı yakaladın, öyle mi?"
Vuslat'ın varmaya çalıştığı noktayı fark eden Merva, fırtınanın yaklaştığını sezdi. Elindeki eti hemen bıraktı. Tabağındaki yemeğin suyu etrafa sıçrarken oturduğu yer sofrasından kalkmaya yeltendi. Ama arkadaşı daha hızlı davranmıştı.
"Ya bitkiler sana saldırsaydı?"
"Bitkiler sadece kendi türlerine zarar verirsek tepki gösterirler, Vuslat Abla."
"Bu dediğin, hayvanlarla oynamayan bitkiler için geçerliydi, Merva. Bu tip anormal bitkiler için değil."
"Bana sorarsan artık bütün bitkiler anormal."
Merva'nın verdiği her karşılık, Vuslat'ı daha da öfkeye boğdu. "Bir daha sakın böyle delice bir şey yapma! Aklı başında insan yeterince azken sayıyı daha da azaltma!"
Tavşanı yakaladığı andan beri hatalı olduğunu bilen genç kız, "Tamam, söz, bir daha yapmam." dedi. Teslimiyetinin göstergesi olarak iki elini de havaya kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefes Alan Hapishane
Ciencia FicciónToz kokusu? İşte bu, az önceki göz alıcı manzaraya dâhil olmayan bir detaydı. Hemen gözlerini açtı ve etrafına bakındı. "Arkandayım." diye duyduğu sesle birlikte Merva'nın aniden pompalanan kanı, yüzüne sıçradı. Yakıcı yanakları, büründüğü rengi en...