❤️ Fikrimin ince gülü ❤️
17. Bölüm...
Hepimiz bir birimize baktık. Özellikle Ömer berbat haldeydi. Eğer Züleyha Ömer'i şikayet ettiyse...hepimiz bitmiştik. Hepimiz diyordum, biz Ömer'in arkasındaydık. Biz artık Uyumsuzlar birliğiydik ve hep öyle kalacaktık.
Burak inci ablanın yanına yaklaştı. "Züleyhanın numarasını alabilirmiyim?"
İnci abla Burak'ı onaylayıp numarasını verirken Mert bizi arabaya yönlendirdi. Ömerle ben arkaya binerken Mert yine şoför koltuğuna oturdu. Burak'da arkadan koşarak gelip Mert'in yanına oturdu ve yola koyulduk.
Gelirkenki halimizden eser yoktu, herkes çok korkuyordu. Özellikle de Ömer.
Burak telefonu kulağına dayadı. Bir kaç dakika öyle durunca konuşmaya başladı. "Züleyha, ben Burak. Neredesin? Seninle konuşmamız gereken şeyler var." Sonra biraz susup devam etti. "Züleyha yalvarırım dur. Önce bizi dinle, sonra söz sana engel olmayacağız." Yine uzun bir sessizliğin ardından "tamam, sen bize konum atarmısın? Tamamdır. Bekle bizi, sakın içeriye girme."
Telefonu kulağından çekince Mert'e yöneldi. "Hadi kardeşim, hızlı ol. Kızı ikna ettim. Bir delilik yapmadan gidelim."
"Son sürat gidiyorum işte lan"
Ömere döndüm. Boş boş dışarı izliyordu. Çok dalmıştı. Elimle omzuma sıvazlayarak "merak etme, seni anlayacaktır." Dedim.
"Daha olayı bile bilmiyorsun" dedi. Doğru, bilmiyordum. Ama inanıyordum işte, o böyle bir şeyi keyif için yapmazdı.
Ben sesimi çıkarmadım. Önüme döndüğümde
"Oh, akhisardaymış, o kadar uzak değil" dedi Burak.İçimdeki o endişe sönmüyordu işte, ya şikayet ederse, ya bizi dinlemez anlamazssa, ya Ömer hapse atılırsa... ben Züleyhayı da anlıyordum. O babasını kimin öldürdüğünü bulmuştu. Tabiiki de sessiz kalmayacaktı. Ben olsam ben de sessiz kalamazdım zaten. Ama bizi dinlemesi gerekiyordu işte.
Bir yere çabucak gitmek istiyorsanız oraya bir türlü varamazssınız. Zaman geçmez. Ama bir yere gitmek istemiyorsanız da zaman çabucak geçer. İşte o anı yaşıyorduk şu an. Zaman geçmek bilmiyordu. Gidemiyorduk bir türlü. Halbuki gideceğimiz yer bize 45dk. Uzaklıktaydı.
Mert arabayı durdurduğunda karakolun önündeydik. Hemen indik. Sonra etrafta Züleyha yı aramaya başladık. "Nerede bu kız?" Dedi Ömer.
Mert Burakın elindeki telefonu alıp "arayacağım" dedi. Sonra telefonu kulağına dayadı. Bense etrafım bakmaya devam ediyordum. "Neresin Züleyha? Of! Tamam bekle"
Telefonu kapatma zahmetine girmeden Burak' uzattı. "Arkada bir kafe varmış." Dediğinde arkaya doğru yürümeye başladık.
Kafeyi gördüğümüzde hemen içeri daldık. Oradaydı...o da perişan haldeydi. Saçları bir birine karışmış, gözleri şişmişti. Hep beraber sakin sakin sandalyelere oturduk. "Selam" dedim. Bana öfkeyle baktı. Cebap vermedi tabii.
Züleyhanın ellerine tuttuğumda buz gibiydi. Hemen ellerini benden çekti. Bense ona acıyordum. Ömer boğazını temizleyip söze girdi. "Züleyha, öncelikle özür dilerim. Babanı ben öldürdüm, inkar etmiyorum ama önce beni dinle"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİKRİMİN İNCE GÜLÜ...
ActionO adamın rutubet kokusunu alamayınce kafamı uzatıp baktım. Siyah saçlı yeşil gözlü bir erkek çocuğuydu. Yaklaşık 13-14 yaşlarındaydı.  Çekine çekine benim yanıma geldi. Bende şaşkın ca ona bakıyordu. Elini bana doğru uzattı. "Seni kurtarmaya geldi...