❤️ Fikrimin ince gülü ❤️
32. Bölüm...
Lan bir şey yapacağım ya onu da elime yüzüme bulaştırdım amk. O Umay'ın da Allah belasını versin emi? Ömerle aramızı bozmuştu kuduruk. Ayrıca Fahriye ablayıda bulamadık he. Haberiniz olsun. Polisler arıyor onu. Ben mi? Ben de ne yapayım odamda yatmış bir o yana bir bu yana dönüp duruyorum. Abim çoktan uyumuştur bile. Beynim zaten allak bullak. Fahriye ablayı merak et, Ömer'i merak et neyim ben? Merak makinesimi? yine sağıma döndüm. Kafamı kaldırıp altımdaki yastığı da ters çevirdim. Ne yapsaydım acaba? Ömer'e mesaj atsam? Yok, olmaz. Bu meseleler yüz yüze konuşulmalı. Peki en azından arayıp sesini duysam. O damı olmaz? Sizde hiç bir şeye izin vermiyorsunuz. Gerçi arasamda açmaz ki. Uyumuştur o şimdi. Saat bire geliyor oğlum. Düşündüm de ben Ömer'i mutlu edicek hiç bir girişimde bulunmadım. Yani o bana ilk şarkımızı dinlediğimiz yere götürmüştü, iskender yemeye götürdü, gece lambası aldı. Yanımda duran gece lambasını öptüm, evet! Öptüm. Orhandan kurtardı, o değilde yıllar önce kurtarmıştı oğlum beni. Peki ben? Ben neden onu mutlu edicek hiç bir şey yapmadım? He tamam...buldum cevabı. 5 kuruşum yok sıçtığımın cebimde. Hem ne hediyesi yapcam ki?
Kafamın içinde davul çalarken o davul sesiyle uyuya kalmışım. Bunu nasıl becerdiğimi ben de bilmiyorum.
...
Israrla inatçı keçi gibi camımdan gözümün içine girmeyi çalışan güneş ışınlarına dayanamadım. Haberlerde söylüyordu da, güneşe taşlamakta haklılarmış aq. İnsanı uykusundan uyandırıyor. Yatağımdan hızla kalkıp perdeyi sertce çektim. "Oh be!" E tabi uykum kaçtı. Ben de kalkıp duşa girdim. E şimdi hepimiz kızız burada ne yaptığımı anlatmayacağım. Rutin işlemler işte bilirsiniz. Duştan çıktıktan sonra gittim saçımı taradım. O değil de fena canım sıkkın dı he. Ömer ne yapıyordur ki? Neyse sonra bir güzel gri eşofman üzarine de gri sweat giydikten sonra yüzümü kremledim. Dudaklara nemlendirici sürdüm. Asla rimel sürmedim yalnız ;)
Odamdan çıkıp misafir odasına girecekken mutfaktan burnuma nefis kokular gelince mutfağa gittim. Anam! Abim yemek yapıyor ya! Bismillah. Sinsice baktığımda omlet yaptığını anladım. "Günaydın" bu satten sonra gün aymıştı tabii. "Sana da günaydın. Hadi çayları koy" dedi. Onaylayıp çaylarımızı koydum ve oturdum. Telefonumdan bildirim gelince mesajlara girdim.
Mert: günaydın iklima, bir şey soracaktım da...
İklima: sanada günaydın. Ne soracaksın?
Mert: biz senin şu tanıştığın Emineyle bayadır konuşuyoruz da:-) bugün de senin numaranı istedi. Verebilirmiyim?
Neden numaramı istedi ki? Ayrıca onu görmeyeli de bayaa zaman oluyor. Ne zarar gelebilirki?
İklima: tamam vereblirsin...
Mert: teşekkürler.
Telefonumu kenara koyup çayımdan bir yudum aldım. "Kiminle yazışıyorsun bakayım?" Ayaz'a göz devirdim. "Öyle göz devirme bana. Soruma cevap ver"
"Mertle konuşuyordum, bir arkadaşa numaramı verecek de, izin istiyor"
Kaşlarını kaldırdı. "Bu arkadaş kız mı erkek mi?"
Gülüşümü bastırıp "kız"
"İsmi ne?"
"Ay abi ya-" kısa bir sesssizlik oldu. Birbirimize baktığımızda Ayaz gülümsedi. Fakat sanki bir anime karakteriymişim gibi ben gözlerimi kaçırdım. Nereden çıktı bu utangaçlık şimdi?
...
Yemeğimiz bittiğinde ben odama geçtim. Ayazsa hazırlanmaya gitti. Ömerlere gidicekmişiz. Ben gitmek istiyordum ama Ömer'in nasıl yüzüne bakacaktïm yok yok ben dayanamayacağım Ömer'e mesaj atacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİKRİMİN İNCE GÜLÜ...
ActionO adamın rutubet kokusunu alamayınce kafamı uzatıp baktım. Siyah saçlı yeşil gözlü bir erkek çocuğuydu. Yaklaşık 13-14 yaşlarındaydı.  Çekine çekine benim yanıma geldi. Bende şaşkın ca ona bakıyordu. Elini bana doğru uzattı. "Seni kurtarmaya geldi...