gerçekler can yakar ... 38. bölüm

20 3 5
                                    

❤️ Fikrimin ince gülü ❤️

38. Bölüm...

   İlk kez Fahriye ablayala kahvaltı yapıyordum. Yani annem olduğunu öğrendikten sonra ilk kez. Genelde hep işe kaçardım. Ya da bir bahane uydururdum işte. "Tuzu uzatırmısın kardeşim?" Abime tuzu uzattım. Hayır yani küçücük masa neyine uzanamıyorsun?

"İlkima" dedi Fahriye abla. "Daha nereye kadar böyle devam edecek kızım?"

"Nasıl devam edecek?" Dedim umuramazca.

Abim bana uyarı dolu bir bakış gönderdiğinde gözlerimi kaçırdım. "Bana ne zamana kadar böyle tavır takıncakasın? Beni görmezden gelecek, tanımıyormuş gibi davranacaksın?"

Alay edercesine güldüm. "9 sene böyle devam edecek desem? " Göz kırptım "ne dersin?"

Abimse hiç bu olaya burnunu sokmuyordu. Çünkü bilmediği çok şeyin olduğunu biliyordu. Fahriye abla kaşlarını çattığında elindeki çay bardağını masaya koydu. "Neden, 9 sense?"

Bu sefer daha da çok öfkelenmiştim. "Daha senin yanında kaç yıl kaldığımı bile bilmiyorsun."

"Senden özür diledim" dedi kendini savunarak. Gözlerine baktığımda gerçekten de pişman gibiydi. "Ben de bilmiyordum. Çok fazla olay yaşadım. Sizi de çok aradım zaten" klasik ağlamaya başladı. "Senin yerine kimse geçemez demiştim sadece"

"Sorun ben olduğumu bilmemen değil" diye sesimi yükselttim. "Sorun, ben olmasam bile, her hangi bir küçücük masum, yetim bir çocuğa öyle davranman. Benim olduğumu bilmemen seni haklı ya da suçsuz ve masum çıkarmaz. Kötü biriydin sen. Bana kaç kere tokat attın? Hiç saydın mı? Oklavayla sırtıma vurmuştun...atların boklarını sadece 'çok zengin olduğun halde' bir adam tutamayıp bana temizlettirmenden bahsetmeyeceğim bile" ne zaman ağlamaya başladığımdan habersiz bir şekilde sofradan kalktım. Mutfağı terk edip kendi odama girdim.

Kendimi tutup daha fazla ağlamamaya çalışarak üzerimi değiştirdim. Ömer'e hadiye almıştım ama vermeye bir türlü fırsat olmamıştı. Ömer'in hadiyesini de aldım. Ayakkabılarımı giydiğim gibi evden çıktım.

...

Zile bastığımda çok geçmeden kapı açıldı. Yolda yürümenin ve müzik dinlemenin etkisiyle neyseki yumuşamıştım.

"Hoş geldin fıstık"

"Hiş buldum Burak" içeri geçtiğimde Mert evde yoktu. Tabii Ömer'i de görememiştim.

"Sen sormadan ben söyliyim" dedi Burak. "Mert dışarı çıktı, Ömer'de odasında.

"Teşekkürler" dedim ve üst kata çıkmaya başladım. Ömer'in odasına girip girmemek konusunda her ne kadar kararsız da olsam kapıyı hiç tıklatmadan şak diye açtım.

Siyah eşofman ve siyah sivit vardı üzarinde. Yatağında oturmuş kitap okuyordu. Bana baktığında afalladı.

"Merhaba" dedim.

Gülümsedi ve oturuşunu düzeltirken "hoş geldin gülüm" dedi.

Yanına doğru yürürken eliyle yanına iki kez vurdu. Ben de yatağın üzerinde onun yanı başına oturdum. Kolunu arkamdan dolayıp beni kendine çektiğinde göğüsüne başımı koydum. Ve onun o güzel kokusunu içime çekemden edemedim.

"İyimisin?" Diye sordu.

"İyiyim, sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim" doğruldu. "Elindeki o kutu ne?"

Ah! Yine unutuyordum. Hemen kollarından çıktığım gibi kutuyu Ömer'e uzattım. "Sana hediye almak istedim. Yani, içimden geldi"

Neyim ben? İcardi mi?

FİKRİMİN İNCE GÜLÜ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin