27. bölüm

19 2 2
                                    

❤️ Fikrimin ince gülü ❤️

27. Bölüm...

     Ömer bizi bırakıp gitmişti. Ayazla başbaşa kalmıştık. Kapıyı çalacaktım ki "iklima" dedi.

Bende arkama döndüm. "Seninle tanıştık. Bir abin çıktı ortaya, benimde bir kardeşim. Bu, durumdan memnunmusun?"

Gözlerimi kaçırdım. Bu, çok garipti. Onu abimmiş gibi hissetsem de, neyse. Tarif edemiyordum bile. "Niye, memnun olmayayım?"

"Bilmiyorum" dedi kafasını kaşırken. "Bana sanki bir yabancıymışım gibi davranıyorsun. Sende haklısın tabii."

"Yıllarca yalnız büyüdüm" dedim. "Bir ailem falan olacağı aklımın ucundan geçmedi. Bu duruma alışmam gerek"

"Anladım, tamam. Hadi şu kadınla tanışır beni."

Kafamı sallayıp kapıyı çaldım. Bir iki dakika sonra kapı açıldı. Fahriye ablaysa garip garip Ayaz'a bakıyordu. "Bu kim iklime?"

"Anlatacağım" dedim ve eve girdik. Salona oturduklarında mutfağa kahve yapmak  için girdim ve kahve yapmaya başladım.

Ayaz ve Fahriye

Ayaz evi incelerken Fahriye'de Ayaz'ı inceliyordu. "Oğlum, kimlerdensin sen?"

Ayaz Fahriyeye baktı. "Birazdan İklima beni tanıtır. Kaç yıldır iklima sizin yanınızda bu arada?"

"Vallaha" dedi Fahriye düşünürken "bilmiyom ki, epeydir benim yanımda iklime. 10 yıl oldu mu, bilmiyorum"

Ayaz Fahriyeyi onayladı. "Köyden buraya taşınmışsınız sanırım. Neden taşındınız?"

Fahriye göz devirdi. "Aha şu iklime yüzünden. Ben ni güzel köyde atlarımı bakar zeytinleri toplar geçinirdim. İklime haber vermeden arkadaşlanlan buraya gaçmış. Bende arkasından geldim"

"Anladım, peki...sizin bir aileniz yok mu?"

Fahriye gözlerini kaçırdı. Ellerini gizlice ovuyordu. Telaşa kapılmış paniklemişti. Derin bir nefes aldı. "Vardı da. Bir takım olaylar oldu. Benim ailem...yok işte oğlum be"

"Sakin olun" dedi Ayaz. "Sizi üzmek değildi niyetim. Özür dilerim"

Fahriye boynunu ovdu. İçeriye de nihayet iklima geliyordu.

İklimanın gözünden

Elimdeki tepsiyle içeriye girerken Fahriye ablanın yüzü kızarmış boynunu ovuyordu. Ayazsa telaşlı gibi Fahriye ablaya bakıyordu.

Ayaz'ın kahvesini uzattım. Fahriye ablaya da verdikten sonra oturdum. Fahriye abla bana bakıyordu. Anlatmamı istiyordu. Biliyordum.

"Bak Fahriye abla" diye başladım söze. "Sana nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Ben de çok şaşkınım."

"Geveleme iklime"

"Tamam" dedim. "Bak, sana başından anlatıcam. Bu güne kadar anlatamadım ama şimdi anlatıcam. Yoksa hiç bir şeyi anlamayacaksın."

Ayaz'a baktım. Gözlerini kapatıp açtığında yutkundum. "Ben küçükken senin yanına gelmeden önce Mahmut amca'da kalıyordum, biliyorsun zaten. Mahmut amcadan önce ben kendi öz, amcamın yanında kalıyordum. Ama, o bana..." Anlatamıyordum.

Fahriye abla kaşlarını çattı. Benim anlatamayacağımı anlayan Ayaz devam etti. "O iklimaya iyi davranmıyordu. İşkenceler ettiriyordu. O adam benim de amcam. Bana da çok işkenceler ettirdi. Bir kardeşim olduğunu söylemişti bana. Hatta göstermişti de. Ben onun yanından kaçtığımda Ömerle tanıştım. Kardeş kadar yakın arkadaş olduk. İklimaya anlattım ona. İklimaya kurtardık onun yanından."

Fahriye abla iyice garip bakıyordu.

"Sonra ben iklimayı Mahmut amcaya teslim ettim. O da ölünce senin yanına gelmiş. Neyse. Yıllar sonra o pis adam beni yakaladı. Bir sürprizim var dedi ve iklimayı yanıma getirdi. Yani, biz kardeşiz"

Fahriye abla kahkaha attı. "Siz benimle dalgamı geçiyorsunuz?" Tekrar kahkaha attı. Ama biz çok ciddiydik.

Fahriye abla bize bakarken gülüşü soldu. "S-siz ciddisiniz"

İkimizde Fahriye ablayı onayladık. "Nasıl" dedi bu sefer de.

"Öyle işte Fahriye abla. Anlattığımız gibi"

"S-siz kardeşsiniz" dedi.

"Evet" dedik.

"Senin ismin neydi? Evladım" dedi Ayaz'a.

"Ayaz"

Fahriye abla çenesini sıkıp yanımızdan kalktı. Odadan çıkarken. "Ne oldu? Fahriye abla iyimisin?"dedim.

Ama beni duymazlıktan gelip çıktı. Ayazla birbirimize bakakaldık.

Ömer Mert ve Burak

Ömer eve girdiğinde Burak koltukta horluyarak uyuyor, Mertse bacağını titretmiş bir şeyler düşünüyordu.

"Mert" dedi Ömer.

Mert durgunca Ömer'e baktı. "İyimisin kardeşim"

"İyiyim Ömer. Yok bir şey"

Ömer Mert'in yanına oturdu. "Var bir şey. Seni tanımıyormuyum ben?"

"Önemli değil" dedi Mert.

Ömer'in bakışlarını dayanamayarak "peki tamam. Bugün babamı gördüm"

"Ne yaptı sana?"

"Burdan gitmemi istiyor. İki gün mühlet verdi"

Ömer çenesini kastı. "Hiç bir yere gitmiyorsun"

"Aynısını dedim. O zaman ben seni sürmesini bilirim dedi"

Ömer güldü. "Götü yiyorsa sürsün lan. Nah sürer. Bir bok yapamaz o piç sana. Korkma"

"Bilmiyorum. Eli kolu uzun. Biliyorsun"

"Onun elini de, kolunu da ......."

"Düşünücez bunu" dedi Mert. "Merak etme"





FİKRİMİN İNCE GÜLÜ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin