Bir haftadır düzen kurmaya çalışmış ve kendimi bu eve ait olacak mobilyalar bulmaya adamıştım. İnternetten kolay kurulumlu bir karyola ve komodin bulup sipariş vermiştim ama bir türlü koltuk bulamıyordum.
Gecenin saat ikisi olmuştu ve kapıdaki anahtar sesiyle yerimden hoplamıştım. Normalde sürgülediğim kapıyı sadece kilitlediğimi de bu sayede fark ettim.
Kapı açılıp içeriye Oktay'dan önce rakı kokusu girdiğinde şişme yatağımda doğruldum. Sarsak adımlarla banyoya girdi ve bir süre sonra tuvaleti kullandığının işareti olarak sifon sesi yükseldi. Kısa süre sonra da kapı açıldı ve yine sarsak adımlarla yanıma attı kendini.
Ben hala şaşkın şaşkın suratına bakıyordum, kolunu belime sarıp beni kendine çekti ve koynuna gömdü. Rakı kokusu baskın olsa da hoş bir koku yayılıyordu vücudundan.
Kalbim göğsümü döverken kıpırdandım, beni iyice kendine hapsedip bacağının birisini de üstüme attı. Aleti karnıma dayanmıştı ve çok büyük olmasa da bariz şekilde kalındı.
"Kıpırdanma da uyu, geç kaldım ama seni yanlız uyutmam biliyorsun." Eski sevgilisi yada kapama mı neyse, onu düşünerek kurduğu cümle yutkunmamı sağlamıştı. İstemsizce dolan gözlerimi ağlamamak için sımsıkı yumdum.
Kafam koynunda öylece dururken uyku bedenimi ele geçirdi ve sıcak duygularla derin bir uykuya daldım.
Boynuma dayanan dudaklar ve bacağıma sürtünen aletle sersem bir şekilde uyandım. Ağzımdan kaçan erkeksi inleme ile üstümdeki beden anında durdu ve kafasını öptüğü boynumdan kaldırdı.
Yarı açık gözlerime bakarken yavaşça doğruldu ve kendini halının üstüne attı. Eliyle gözlerini ovuşturup bir kez daha bana baktı.
"Kardeş ben sana ne dedim? Kapıyı sürgüle dedim, ulan elden gidiyordun haberin yok." Kafasını iki yana sallayıp devam etti sözlerine. "Olanlar için özür dilerim, bir daha sürgüyü unutma. Hatun da değilsin bak, namusunu temizleyip nikahıma alamam ha.."
Kafamı sallayıp onaylarken gözleri boynuma kaydı, dudağını ısırıp elini saçlarında gezdirdi ve hızla ayaklandı. Ben de onunla bir kalkıp arkasından kapıyı kapatıp kilitledim.
Kendimi banyoya attığımda ellerimin titrediğini fark ettim, aynaya baktığım an ise sağlam bir küfür savurdum. Ciddi anlamda iri bir morluk boynumu süslüyordu, sikerlerdi ama yarın işe başlıyordum.
Ne yapacağıma karar veremeyerek duşa girdim, bir de kalkık duran bir meselem vardı. Soyunup kendimi ılık suyun altına atıp rahatlattım, utanç içindeydim.
Banyodan çıktığımda evde yarabandı bile olmadığını fark edip aceleyle markete çıktım. Kimse görmeden markete girmek istesem de yine gençler orada duruyorlardı. Beni görenler selam verirken, boynumu fark edip gülerek daha da utanmamı sağlamışlardı.
İki kutu yarabandı ve birkaç şey daha alıp kasaya yürüdüm, kasadaki genç bile boynuma bakıp sırıtıyordu. Alışveriş poşetlerini tek koluma asıp yara bandının iki tanesini boynuma yapıştırdım.
Hızlı adımlarla klimayı açık bıraktığıma şükrederek evime yürüdüm, kapıda bir poşet asılıydı ve içinde kapatıcı, fondöten, pudra gibi makyaj malzemeleri vardı.
Poşeti alıp gülümseyerek içeri girdim, izlendiğimi ve gülümsememin birisinin yüzünü güldürdüğünü bilmeden...
Eve geçip kahvaltımı yaptım ve yarın işe gideceğimi bildiğimden kıyafetlerimi ütüledim. Askılara asıp eski dolaba yerleştirdim ve akşam için basit bir salata ile makarna yapma planlıyla mutfağa girdim.
Bütün olanlara rağmen yüzümde geniş bir gülümseme vardı ve o gülümseme ile soframı hazırladım. Yemeğimi yerken yarın ile ilgili olabilecek şeyleri düşünüyordum.
Mutfak masamdan dışarı baktığımda çiçekli gömleği ve elindeki tesbihiyle bana bakan adamı gördüm. Yüzünde ufak bir tebessümle bana bakıyordu ve bu bakışı nedense vücuduma hiç iyi şeyler yapmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adana Kekosu
RandomAdana'ya tayini çıkan bir sağlık personeli (erkek hemşire) semtin ağır kekosunun gözüne çarpar