Oktay beni odada bırakıp gittikten sonra uzun uzun ağladım, geri dönmemişti. Ona güvenmediğimi hissetmesi normaldi, kızmasına hak veriyordum ama keşke yanımda olup da öyle kızsaydı.
Bırakıp gitmeseydi....
Kapı çalınıp içeri giren garsona nemli gözlerimle baktım, kafam çatlıyordu. Bana çekingen bir bakış atıp bir şişe su uzattı, kafamı iki yana sallayıp reddettim.
"Abi mekanı kapatıyoruz, Oktay abi eve gitsin dedi." Burnumu omzuma silip ayağa kalktım, bir an başım döndü.
"Tamam, teşekkürler." Çocuk her an düşecekmişim gibi elini uzatmıştı, bir kez daha burnumu çekip mekandan çıktım.
Dolu gözlerimle taksi bulmak için yola bakıyordum, nefesim bir türlü düzene girmemişti. Önümde duran araca baktım, tanımıyordum. Ben bir adım geri gidince iki kişi çıktı araçtan, birisi çok esmer ve yakışıklıydı.
"Gel bakalım delikanlı, bir konuşalım." Sert sesi yüzünden irkilmiştim, diğer adam kolumdan tutup beni araca bindirdi. Karşı gelecek gücüm yoktu, zihnen çökmüş haldeydim.
"Benim gülüme zarar verenlere ne yapıyorum biliyor musun?" Boş boş adama baktım, ağzımı bile açmıyordum.
Gözlerimde, kulaklarımda Oktay'ın bana o sözleri söylerken ki hali dönüp duruyordu. Adam ifadesizce ağlamamdan dolayı şaşkınlıkla bana baktı, yüzü dikkatle yüzüme yaklaştı.
"Niye ağlıyorsun hemen, daha iki kelime etmedim sana. Tehdit bile etmedim oğlum, bir dur." Ben başımı önüme eğdiğimde bir 'hasbinallah' çekip önüne döndü.
Köprü gibi bir yerde arabayı sağa çektirip adamları dışarı çıkarttı, dikkatle benim ağlamamı izliyordu. Elini dizine vurup bana döndü, derin bir nefes alıp verdiğinde konuşmaya başlayacağını anladım.
"Neden yaptın bunu bakalım, kimsin, necisin?" Sığ bir nefes alıp verdim.
"Ben Oktay'ın.... Oktay'ın..." devamını getiremeden ağlamaya başladım.
"Oktay'ın oğlanısın.." kafamı yavaşça salladım.
"Anladım, niye ağlıyorsun peki? Benden korkmadığın belli." Omuz silktim çocuk gibi, dövecekse döverdi zaten.
"Üzdüm onu, güvenmiyor gibi hissettirdim ama aslında sadece kıskanmıştım. Kadın çok güzel olduğu için...." burnumu çekip durduğum için cebinden eski usul bir mendil çıkartıp verdi bana.
"Güzeldir benim gülüm, çok güzeldir hemde..." iç çekip gülümsedi.
"Özür dilerim, halası olduğunu bilseydim asla dokunmazdım. Bir an çok kıskanınca gözüm döndü, sarıldıkları için kötü hissettim." Elini omzuma atıp hafifçe sıktı adam.
"Çok seviyorsun anlaşılan, ama güven de lazım çocuk. Ayrıca Oktay gerçekten sevdiğini aldatacak bir adam değil, keko falan ama harbi adamdır."
Gözyaşlarımla gülümsedim, biliyordum güzel seven bir adam olduğunu. Kendimi dizginlemem gerekiyordu, ona güvenmem ve biraz serbest bırakmam lazımdı.
Adam cebinden telefonunu çıkartıp birini aradı, kadın sesi geliyordu karşıdan. Güzelce iltifat ederek konuşuyordu eşiyle, az önce korkutucu bir adam iken şimdi pamuk gibiydi.
Kapatıp başkasını aradı, telefondan Oktay'ın sesi geldiğinde yutkundum. Adam her hareketimi izliyordu, hafifçe gülümsedi bana.
"Eniştesinin karası, senin yârenine el koydum bu gece. Biraz canımı sıktı, haber vereyim dedim. Gidersin, evde bulamazsın, haberin olsun." Bir süre telefondan ses gelmedi, sonra Oktay'ın telaşlı sesi duyulmaya başlandı.
"Bilmiyürdü kurban olduğum, bilmiyürdü. Ben geliyüm, bir şey yapma bak enişte, hatrıma..." adam sırıtarak telefonu diğer kulağına çekti.
"Nereye geliyorsun karam, he eniştem.." sonra telefonu kapattı. Ben adama anlamazca bakarken bana dönüp göz kırptı.
"Bak şimdi seni nasıl arayacak, hey yavrum... bu bebe de aşık olmuş ya, şükür diyim." Gülerek kafasını sallayan adama öylece bakıyordum, iki dakika geçmeden telefonum çalmaya başladı.
Adam telefonumu alıp meşgule attı, elinin birine telefonu hafif hafif vururken bir kez daha aradı Oktay. Yine meşgule atınca telefona uzanmak istedim ama geri çekti, yandan bir gülüşle kafasını iki yana sallıyordu.
"Ama... merak eder..." Kaşlarını kaldırıp indirdi, sonra güldü hafifçe.
"Bırak biraz merak etsin, sen ağlarken yanında değilse daha çok merak eder seni.... Şimdi anlat bakalım nasıl tanıştınız bu kara çocukla.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adana Kekosu
RandomAdana'ya tayini çıkan bir sağlık personeli (erkek hemşire) semtin ağır kekosunun gözüne çarpar